Medya: Ekin Yakuz
✨
Erez camları aralayıp içeri hava girmesini sağlarken koltukta sarhoş olarak yatan adama baktı. Açık kahverengi saçları dağılmıştı, üzerindeki gömlek sağ omuzunu hafifçe açık kalmasına sebep oluyordu.
Erez bakışlarını tekrar önüne çevirdi. Uygar hariç diğerleri de zil zurna sarhoş olduğu için onları ailelerinin evine bırakamamıştı, kendi evine götürmüştü.
Şimdi de Edebiyat Öğretmenini evine götürüyordu.
"Hocam" dediğinde kumral adam hiçbir tepki vermemişti. Erez karşısında savunmasız bir şekilde yatan adama bakarken istemsizce sırıttı.
"Ekin" dedi bu sefer. Gözleri hafifçe açıldı ama anında geri kapattı. Kirpikler titriyordu. Uykudan uyanmaya çalışan bir bebek gibiydi. Saat gece yarısını çoktan geçmişti, gece üç civarı olmalıydı. Yarın tatil olduğu için daha rahattı Erez.
Ekin'in evinin bulunduğu siteye yaklaştığında camını hafifçe açıp güvenliğe baktı. Güvenlik onu tanımış olacaktı ki demir kapıyı açarak girmelerine izin verdi. Erez arabayı park edip dışarı çıktı.
Arabanın etrafından dolanıp yolcu koltuğunun önüne gitti ve kapısını açtı. Ekin'in kafası arkaya doğru düşmüştü, dudakları aralıktı. Küçük kırmızı dudaklarına bakmamaya çalışarak hafifçe eğildi.
"Ekin" dedi tekrar tok bir sesle. "Uyanman lazım" Uzun kirpikleri titredi ve hafifçe açıldı. Ne olup bittiğinin farkında değil gibiydi ama yine de Erez'in söylediklerini anlayıp kalkmaya çalıştı.
Kalkamıyordu. Kaşları çatıldı.
"Erez" dedi büyük bir korkuyla. "Koltuğa yapıştım" dediğinde genç çocuk gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı ve öğretmeninin kemerini çözdü.
"Kalkabilecek misin?" diye sorduğunda cevap vermeden kafasını koltuğa geri düşürdü. Erez derin bir nefes alıp arabanın içine doğru eğildi ve belinden tutup arabadan hafifçe çıkardı.
"Bacaklarınızı belime dolar mısınız?" diye sorduğunda istemeden kumral adama çok yaklaşmıştı. Ekin hafifçe gözlerini açtı, bir nefeslik mesafede duran çocuğa baktı.
Cevap vermediğinde Erez bacaklarını tutup kendine doğru çekti ve belinin iki yanından sarkmasını sağladı. İri elleriyle belinden tutup havalandırdığında Ekin refleksle bacaklarını sıkıca beline dolamıştı. Sırtına alsa çok daha kolay ve sağlıklı olabilirdi ama o bu haldeyken dengeyi sağlayabileceğini sanmıyordu.
Erez'in kaşları kucağındaki adamın hafifliği ile çatılırken kucağında bir defa zıplatıp daha sıkı tuttu. Ekin kollarını boynuna doladı ve burnunu ensesine gömdü. Kendi kokusunun dışında bir de içki kokusu geliyordu.
Erez arabayı kilitlerlen apartmana doğru yürüdü, geç saat olduğu için birileriyle karşılaşacağını sanmıyordu bu yüzden biraz daha rahattı. Küçük bir şehirdi, o küçük akıllarından bin bir türlü senaryo uydururlardı. Çok umursamazdı ama hocasının yaşadığı yer olduğu için onu zor durumda bırakmak istemiyordu.
Apartmana girdiğinde omuzunda yatan bedene baktı. "Kaçıncı kat?" diye sorduğunda Ekin ağzının içinden bir şeyler mırıldandı ama anlayamadı. "Ekin anlamıyorum, biraz daha sesli söyler misin?"
"Çok güzel kokuyorsun" dediğinde Erez bir kaç saniye hareket edemedi. Üzerindeki adam sarhoşluğun etkisiyle dudaklarını boynuna bastırdığında sertçe yutkunup asansöre bindi.
Sarhoştu, ciddiye almamalıydı. Küçük dudakları boynunda gezinmiyordu, hayır.
Hayır Erez, tüm kanını beyninde topla Erez.
"Ekin, kaçıncı kat?" dedi tekrar. Sesi yalvarır gibi çıkıyordu. "Yedi" dediğinde hızla tuşa basıp derin derin nefesler aldı. Sıcak basmaya başlamıştı tüm vücuduna. Sebebini düşünmek bile istemiyordu ama iki gün önce kucağındaki adamın konuşurken öylesine dudaklarını yalaması bile sertleşmesi için yetmişti.
Bu olaya bir çok kılıf ve sebep uydurabilirdi çünkü aksi mümkün değildi.
Asansörün kapıları açıldığında beyaz kapının önünde durdu. "Anahatarların nerede?" dediğinde Ekin boynundaki dudaklarını oynatarak "Arka cebimde" dedi.
Sikeyim.
Erez belindeki bir elini kalçasına temas etmemeye özen göstererek cebine soktu ama eli ister istemez kalçasına sürtünüyordu. Kucağındaki beden kasıldığında dişlerini sıkıp elini hızla cebinden çıkardı ve diğer cebine soktu. Soğuk metali hissettiğinde hiç beklemeden anahtarı çıkardı ama boynundaki damarların belirginleştiğini hissedebiliyordu.
Bir elini sıkıca Ekin'in beline sararken anahtarla evin kapısını açtı ve eve girdi. Evin içi ferahtı ve oldukça lükstü. Genellikle beyaz ve gri renkleri hakimdi. Çok büyük bir ev değildi.
Erez büyük adımlarla evin içinde ilerlerken çok geçmeden yatak odasını bulmuştu. İçeri girdi ve geniş çift kişilik yatağa doğru ilerleyip bir dizini yatağa koydu. Kucağındaki adamın sırtını yumuşak nevresimlere yasladığında kollarını hala boynundan ayırmamıştı. Sıcak nefesi ensesindeydi ve her nefes verişinde tüyleri diken diken oluyordu.
"Erez" dedi fısıldar gibi. "Ben çok kötü bir şey yapıyorum" dedi. Erez'in kaşları çatılırken "Ne yapıyorsun?" diye sordu.
Ekin titreyen göz bebekleriyle gözlerine baktı ama sarhoşluğun verdiği özgürlük bile söylemesine öncülük edemedi. Öylece ela çehrelerine baktı.
Kollarını hafifçe omuzlarından indirdiğinde Erez bir an boynunda bir titreme hissetti. Sıcaklık birden kaybolunca ürpermişti. Derin bir nefes alıp tamamen kendini Ekinden ayırdı ve siyah botlarını çıkarıp yatağın yanına bıraktı. Üzerine kalın yorganını örttüğünde Ekin yatağa gömülmüş, uyumaya başlamıştı çoktan.
Erez son defa öğretmenine bakıp büyük adımlarla evden ayrıldı ve asansöre bindi..
Gözlerini kapatıp parmaklarını gözlerine bastırdı ve düşünmemeye çalıştı. Ama boynunda gezinen küçük dudakları aklından çıkmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
disiplin
Teen FictionYeni mezun olmuş bir edebiyat öğretmeni, İzmirden ayrılarak körpe bir kasabaya taşınır. • İki erkeğin aşkını konu alır. Cinsellik ve argo vardır.