Keyifli okumalar yavrular...
✨
Ben ne anne şefkati görmüştüm ne baba sevgisini hissetmiştim. Arkadaşlarım olmuştu, sevgililerim olmuştu ama şimdi fark ediyordum ki her gördüğüm kişiyi olmayan ailem haline getirmeye çalışmıştım.
Şimdi anlıyordum, kısacık yol bana saatler gibi geldiğinde anlamıştım. Benim bir ailem vardı. Olup olmadık yerde olay çıkartan Hasandı. Sessiz durmasına rağmen gözleriyle bana her şeyi anlatan Uygardı. En ufak bir tehlikede önümde kapı gibi duran Beraydı. Erez'di benim ailem, Devrandı.
Yaşarmış gözlerimi parmaklarımla silerken arabamı hastanenin önünde ani bir fren ile durdurup hızla arabadan inip yorgunluktan titreyen bedenimi hastanenin içine soktum. Ezbere bildiğim koku burnuma dolduğunda suratımı buruşturdum.
"Devran Çağlayan nerede?" diye sordum resepsiyondaki kadına. Suratıma bir bakış atıp bakışlarını bilgisayarda gezdirdi. Uyuşuk uyuşuk sakız çiğnemesi sinirlerime dokunurken sıkılı dişlerimin arasından "Sallanma" diye tısladığımda acil bir şey olduğunu anlamış olacak ki bilgisayara doğru eğildi.
"Ameliyata alınmış, 2. Katta"
Asansörü es geçip büyük adımlarla ikinci kata doğru ilerledim. Yorgunluktan bayılacak gibi hissediyordum ama içimdeki korku beni ayakta tutuyordu.
Sessiz, beyaz koridoru gördüm. Koridorun sonunda büyük, kırmızı harflerle ameliyathane yazıyordu. Bakışlarım koridordaki bedenlerde gezerken nefesini tuttum. İlk gördüğüm kişi Beraydı, yere oturmuştu bacaklarını kendine doğru çekmiş kanlı elleriyle saçlarını kavramıştı. Öylece boşluğa bakıyordu.
Nefesimi içime çekmeye çalıştığım sırada Erez'in kıpkırmızı kesilmiş gözleriyle karşılaştım. Yaslandığı duvardan hızla ayrılıp üzerime doğru geldiğinde kollarımı kaldırıp onu yarı yolda karşıladım, inler gibi ağlamaklı bir ses çıktı dudaklarından. Kollarını sıkıca belime sardığında omuzunun üzerinden diğerlerine baktım, yıkılmışlardı. Doğu'nun bakışları bizim üzerimizdeydi.
"Ekin" dedi titreyen sesiyle fısıldayarak. "Bir şey olmasın" dediğinde yavaşça saçlarını okşadım.
Hiçbir şey söyleyemedim. Kocaman bedeni titreyen kollarımın arasında küçücük kalmıştı. Kafasını hafifçe geri çektiğinde ellerimi yanaklarına koydum. Göz göze geldiğimizde birden kaşları çatıldı, elini dudaklarımda ve boynumda gezdirirken "Bu kan izi ne?" dediğinde elimi hızla dudaklarımın kenarına attım.
"Erez" dedim fısıldayarak, yüzümdeki elini tuttum. "Nasıl oldu?" dediğimde ela gözleri anında karardı. Konuyu dağıtmam lazımdı, şimdi olmazdı.
"Volkan ve Fırat" dediğinde dikkatle karşımdaki adamı dinledim. "Mekanda uyuşturucu satıyorlarmış, teslimat sırasında bir problem çıkmış. Birden ortalık karıştı, ne olduğunu anlamadım. Yemin ederim Ekin, ne ara oldu anlamadım. Birden yere yığıldı, aklımı kaçıracağım sandım" dedi hızlı hızlı. Dudaklarımı şakaklarına bastırdım.
"Şşş" dedim, gözleri yaşardığında diğer elimle ıslanmış yanaklarını sildim. "Tamam bebeğim, biliyorum" dedim sakince. Kendini suçlaması onu çok kötü etkilerdi, buna izin veremezdim.
Gözlerim yerde oturmuş titreyen Bera'ya kaydığında derin bir nefes aldım. "Bera iyi mi?"
"Değil" dedi donuk sesiyle. "Sinir krizi geçirdi, sakinleştirici yaptılar ama kapının önünden ayrılmıyor" dediğinde titrmeye başlayan dudaklarımı birbirine bastırdım.
İç çektiğimde Erez sırtıma elini koyup "Ağlama, ne olur" dedi fısıldayarak.
"Ağlamayacağım" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
disiplin
Teen FictionYeni mezun olmuş bir edebiyat öğretmeni, İzmirden ayrılarak körpe bir kasabaya taşınır. • İki erkeğin aşkını konu alır. Cinsellik ve argo vardır.