Nare 25| Karakol

628 47 90
                                    

Dila'nın sert bakışları ikimiz arasında mekik dokurken buradan çıkışımız nasıl olacaktı onu merak ediyordum.

"Size inanamıyorum ya!" Öncesinde ağzının içinde mırıldanırken şimdi ise çatır çatır lafları geçiriyordu. Sanırım yanındaki başkomiserden utanıyordu. Neydi adı?

Miran.

Evet, Miran.

Sağ elimde duran büyük taşlı yüzüğün verdiği ağırlığı bir kere daha fark ettim, Dila'ya göstermemeye çalışarak Poyraz'a öpücük attım.

Demir parmaklıkların ardında bıyık altında güldüğünü gördüm.

Bir polis memuru Dila'nın yanından geçip kilidi açtığında Dila'ya başıyla selam verdi.

"Odama çıkın, ben geliyorum." Biz de müneccim olduğumuz için senin odanı bulabileceğiz.

Ters ters baktığımda aynı şekilde karşılık verdi. Sanırım benim kafam hala güzel.

"Sen yardımcı olursun Mahsun." Mahsun.

Seninle kişisel problemim var artık.

Dila'nın bakışları bu sefer tedirginken hak veriyordum. Her an 'şerefsiz' diyerek üstüne atlayacakmışım gibi geliyordu.

Poyraz, benim oradan hangi ara çıktığını anlamama izin vermeden oturduğum soğuk yerden beni kaldırdı, "Hadi Nare'm," diyerek oradan çıkarttı.

İsmimin telaffuz ederken yaptığı tonlamalar ve vurgular ile eridiğimi hissediyordum.

Bunlar hep Poyraz Göktuğ Alkan etkisi.

Önümüzdeki kişinin, evet kişi, yönlendirmesi ile üst kata çıkıp Dila'nın yeni odasına girdik.

Dila, operasyon sebebi ile tayinini buraya aldırmıştı. Operasyon hakkında bir bilgim yoktu ama uzun soluklu olabileceğini tahmin edebiliyordum.

Kolumu Poyraz'ın esirinden kurtarıp masanın önündeki deri koltuklardan birine yayıldım. Bu koltukların aşırı derece rahatsız edici hem de aşırı derece rahat olması bence mucize.

Ellerimi şakaklarıma yerleştirip masaj yapmaya başladığımda, eş zamanlı olarak gözlerimi kapatmıştım.

Dün gece bayağı zorlayıcı olmuştu sanırım.

Sanırım diyorum çünkü hatırlamadığım kısımları vardı. Mesela bizim nasıl buraya düştüğümüz gibi. Kafamda birden çok anı aynı anda birleşmeye çalışınca daha kötü oluyordum, kusmak istiyordum.

Saçlarıma takılan yüzüğüm ile sırıtmamak için kendimi tutuyordum.

Gece ile ilgili en iyi hatırladığım şey oydu belki de.

Gözlerimi açıp, yüzüğün büyük taşını saçlarımdan kurtardım.

Poyraz hala ayakta bekliyordu. Göz altları şişmiş, gözleri ise kızarmıştı. İkimiz de hiç uyumamıştık neredeyse. Halbuki uyuyup dinlenmemiz gerekiyordu.

Elimi birkaç kez dizime vurdum. İtiraz etmeden başını dizlerime yaslanıp, küçük koltuğa bacaklarını sığdırdı.

Ellerim, direkt saçlarını bulduğunda yumuşak saç tutamları ile oynamaya başladım. Elimi alıp avuç içime derin bir öpücük bıraktı.

Ben bu adama pata küte düşüyorum ya.

Tekrar saçlarını okşamaya başladığımda Dila içeriye girmişti. Başımıza zebani gibi dikilip alev alan bakışlarını üzerimize dikti.

NareHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin