Nare 23| Şilan

1.1K 68 71
                                    

"Gereksiz penaltı veriyorlar ya. Hakemler onlara çalışıyor zaten." 

"Saçmalama lan! Ne gereksiz penaltısı?"

"Başladı yine sütten çıkmış ak kaşıkmış gibi davranmaya. Allah'ın Fransızları!" 

Sanki 2,5 hafta önce helikopter kazası yaşamamış gibi, 1 hafta önce hem Sinan hem de Mahsun ölmemiş gibi, 3 gün önce Fatih'in tayini Ağrı'ya çıkmamış gibi evimizde oturup tim arkadaşlarımızı çay içmeye davet etmiştik.

Meğer ne çok kaos sığdırmışsın hayatına Hazal Nare.

Doğru, annemi atlamıştım. O günden sonra hiç konuşmamıştık. Bazen kendimi suçluyordum. Onu yapmam ne kadar doğruydu bilemiyorum. Sinirlenmiştim, çok sinirlenmiştim. Bir anlık gafletle anlatmıştım. Hata mıydı? Sanırım...

Hilal ve Asuman annem sürekli yanıma gelip beni kontrol ediyorlardı. Evet, anne... O günün akşamı anneme ne kadar sinirlendiği anlatmış, ardından da o yoksa ben varım diyerek sıkıca sarılmıştı. Bir de artık ona anne demem gerektiğini tembihlemişti.

Dila ile her gün görüntülü konuşuyorduk. Yine de onu çok özlüyordum. Onunla beraber geçirdiğim günlerden sonra, her anımda onu arar olmuştum. 

Poyraz yanımdaydı, mutluydum. Dila da yanımda olsa fena olmazdı hani. 

"Komutanım şuna bir şey söyleyin!" Serkan'ın sesi ile irkildim. Konu neydi?

"Allah'ın Fransız'ı! Savunacak bir yerini bulamadın, hemen komutanıma sığın zaten." Beyza'nın sitemle konuşması, benim keyifle arkama yaslanmamı sağlamıştı.

İçimdeki mobese teyze iş başına geçmişti, bu kavgayı ikisini de gazlayarak izlememi söylüyordu. 

Ama bu konuda olmazdı. Ayrıca şu an kavgayı fitilleyecek enerjim yoktu. 

"Beni bulaştırmayın! Sorununuz neyse kendi aranızda çözün." İkisi de bana inanamaz gözlerle bakarken omuzlarımı silktim. Ben meşgul biriyim, onlarla uğraşamam. Meşguliyetim sadece evde yatmak ve dizi izlemekle sınırlı ama olsun. 

"Sesi duyuyor musunuz?" Beyza'nın katı sesi ile herkes olduğu yerde diklenmiş, bütün sesler susmuş, bazıları tabancasına uzanıyordu.

"Ne sesi?" dedim şüpheyle.

"Ağlama sesi. Serkan ağlıyor." Odadakiler rahatladığını belli eden sesler çıkartırken ben arkamdaki yastığı Beyza'ya fırlattım. 

"Ne korkutuyorsun milleti salak?!" Yastık tam olarak kafasına gelirken homurdandı. Uzun süredir evdeydim ama belli ki formumdan bir şey kaybetmemiştim.

"Özür dilerim komutanım." Yastığı yüzünden çekerken sert bakışlarımı gönderiyordum.

"Bir daha olmasın." Geriye yasladığım da, bu sefer bakışlarımın hedefinde Asil vardı. Pardon, Poyraz'ın kucağında uyuyan Asil. Geleli 1 hafta olmuştu ve ben o bir haftayı kıskançlık krizleri ile geçirmiştim.  

"Pişt!" diyerek parmağımın ucu ile kafasına ufak baskı uyguladım. "Uyansana, orası benim yerim."

Birkaç kez kıpırdadı, gözlerini araladı ama...

Hemen geri kapattı.

"Dağdan gelip bağdakini kovuyor!" Huysuzca kollarımı önümde bağladım. Poyraz'dan gelen kısık kahkaha ile sinirlerim daha çok bozulmuştu. 

"Yarın Şırnak'a tek gideyim de gör gününü!" Önce yutkundu, sonra tedirgince bana baktı. Ardından yavaşça Asil'i kucağından kaldırıp tek kolunu belime sardı ve kucağına çekti. 

NareHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin