Yayımlandığı Tarih: 20 Kasım 2020
• • •
Poyraz Göktuğ'dan
"Bir tanem sakinleş artık." Kafasını sağa sola salladı hızlıca. 1 ay...
1 aydır sabahın 6'sında şehitliğe geliyorduk. Ağlaya ağlaya 'Senin beni uyandırmaya geldiğin gibi ben de geliyorum artık,' diyordu.
"Olmuyor, yapamıyorum. Poyraz ben babamı çok özlüyorum. Geceleri hasta olmayayım diye üstümü örtmesini özlüyorum. Sabahları 'Ben her gün seni böyle zorla mı uyandıracağım?' diye söylenmesini özlüyorum. En çok da ne koyuyor biliyor musun? Son operasyonuna giderken beni uyandırmaması. Ne olurdu beni uyandırsaydı, kendine iyi bak deseydi, son kez öpseydim? Ne olurdu Poyraz söyle!" Krize girmişti. Ona sarılmak için hamle yaptım ama omzumdaki baskı beni durdurmuştu.
Neden durdurmuştu ki? Onun bana ihtiyacı vardı.
"Olamaz, babam ölemez. Benim babam beni bırakmaz."
"Nare..." dedim kısık sesimle.
"Sus! Susun duymak istemiyorum." Cesur Amca kollarından tutup onu kaldırdı.
"Hazal Nare!" dedi.
"Senin baban ölmedi. Duyuyor musun kızım? Senin baban şehit oldu." Sarılıp ağlamasına devam etti Güzel Gözlüm.
"Ben babamı çok özledim. Olmuyor amca onsuz, olmuyor. Annem harap oldu, ablam kendini derslere verdi. Bizimle konuşmuyor bile. Babam bizi toparlıyor. Babam olmadan olmuyor," dedi ve gözlerini kapatıp Cesur Amcanın kollarının arasında bayıldı.
Ter içinde yerimde sıçradım. Allah'ım bu da neydi böyle? Silkelenip kendime geldim.
Birkaç gündür rüyalar görüyordum. Rüya değil de anılarımızı demem daha doğru olurdu. Bakışlarımı telefona diktim.
Yapmalı mıydım? Histerik bir kahkaha attım. Sanki açacaktı ya!
Yine de kendime engel olamayıp telefonu elime aldım. Rehbere girip adını buldum.
Nare'm
Adının üstüne tıklayacakken durdum. Beni durduran birkaç gündür gizli numaradan arayan kişiden başkası değildi.
"Ben böyle işin!"
Sinirle telefonu açtım.
"Alo," derken sesim boğuk ama bir o kadar da sinirliydi.
Nefes sesleri geliyordu sadece. Şaka mı bu? Tam da önemli bir işim varken!
"Bak her kimsin bilmiyorum ama eğer o piçlerden bir tanesi isen..." Cümlemi tamamlamamıştım. Çünkü tamamlarsam annem elinde terliği ile odama dadanırdı.
Evet, kahkaha atınca ruhu duymayan ama küfür edince 10 kilometre öteden duyan Asuman Sultan ile yaşıyordum.
"Senin kim olduğunu bulunca elimden çekeceğin var!" Telefonu kapatıp odamda döndüm, dolaştım.
İstesem kim olduğunu şimdi buldurur, tepesine çökerdim. Tabii bugün Ateş'i fazla yorduğum için şimdi olamazdı. Eğer ararsam ebemin ebesine kadar söverdi.
Telefonu komodinin üstüne bırakırken ekranda görünen yazıyı defalarca okudum.
Nare'm aranıyor...
En sonunda hat meşgul denilince telefonu kapatmıştım. Hattı meşgul olmasa bile açmayacaktı ne de olsa.
Bakışlarım odamın penceresinden görünen odaya dalınca mırıldandım, "Ah be Nare'm."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nare
AksiYN: İlk 10-15 bölümdeki saçmalıklara takılmayın lütfen. Düzenlenecek. Vatanını seven, bir kadını nasıl sever? Bu cümle öylesine bir cümle değildi. Bu cümle benim hayatımdı. Lisedeydim. 17 yaşında bir genç kız. Sonra onu gördüm. Gülüşünü keşfettim...