Selam...
Gerçekten bunu yazmaktan utanıyorum. Neredeyse 1 sene olacak. Hala birileri bu kitabı okuyor mu ondan bile emin değilim. Sizi burada daha fazla da tutmak istemiyorum.
Neredeyse 5 bin kelime uzunluğunda bir bölüm. Sindire sindire okumaya dikkat edin.
Bu bölümün tamamını Billie Eilish dinleyerek yazdım, siz de öyle okuyabilirsiniz. Birkaç notum olacak.
Öncelikle panodan ve instagram hesabımdan gelecek bölüm hakkında bir şeyler paylaşıyorum, hesabımı takip edebilir ve biodaki linkten instagram hesabına ulaşabilirsiniz.
İkincisi, birazcık bilim kurguya giriş yapmış gibi oldum. Bir sağlık çalışanı değilim, bir hata görürseniz affedin lütfen. elimden geldiğince araştırıp yazmaya çalıştım.
Üçüncüsü ve sonuncusu, bölümün orta kısımlarında geçmişten sahneler var. İtalik yazılar kısımlar geçmiş, kalın italik ile yazılanlar da geçmişten olan ama yazılmayan yerler. Dikkat ederek okuyun.
İyi okumalar.
--
Dila'dan
"Seni bu dünyada en çok kim sever? Ben tabii ki!" Odama koyulan akvaryuma yemleri atarken dertli dertli mırıldandım.
"Bir de bunları şerefsiz Miran görse. Kurt bakışlarında hayat bulduğum..." Yem kutusu masamdaki çekmeceye koyup siyah atkıyı boynuma taktım. Ben de böyleydim işte. Bir 'Allah belanı versin' derim, bir de 'Dudu dudu dilleri, lıkır lıkır içmeli, gözleri derya deniz' derim. İkizler burcu olmak beni mental olarak yoruyordu.
Yeni bir şarkı söylerken odamı kilitleyip çıktım. Öğle arasına girmiştik, ekipteki kızlarla dışarıda yemek yiyip işimizin başına dönecektik. Ama bütün planımı Miran'ın bana seslenmesi ile kafamda bitirdim. Üzgünüm kızlar, gelecekteki çocuklarım daha önemli.
"Dila? Müsait misin?" Sarı saçlarına deli gönlümü bağlamışım çözülmüyor Miranhan. Ben sana hep müsaitim.
Olduğum yerde durup yüzüme ufak bir tebessüm yerleştirdim. Geriye dönüp kolumdaki saate bakıyormuş gibi yaptım.
"Müsaitim, başkomiserim." Elini bayıldığım saçlarından geçirip bana baktı.
"Şey yapalım mı?" Lütfen fesat anlamda olsun.
"Ne yapalım mı?"
"Yemek."
"Efendim?" Şu an bana evlenme teklifi ediyor.
"Gidelim."
"Başkomiserim gerçekten anlamıyorum."
"Miran."
"Pardon?" dedim anlamıyormuş gibi yaparak. Bu bana yürüyor resmen, ben de ona koşarım.
"Miran de bana," dedi ve birkaç saniye duraksadı. "Bir dakika cümleyi toparlayacağım. Dİla, benimle yemeğe gelir misin?"
Gözlerimi etrafta gezdirip derin bir nefes aldım. Çok da meraklı gibi görünmeyelim, sonra egosu arşa çıkar uğraşmaya değmez.
"Aslında..." Beni Acun Ilıcalı'nın dublörü olarak işe alsınlar. Siyah tişört giyersem benzerim bence.
Umut ve merak karışımı duygularla bana bakarken daha fazla dayanamayacağıma karar verdim. Bu adam bana ömrümün sonuna dek böyle baksa her sorunum çözülür.
"Olur, zaten bir planım yok."
"Güzel. Odada telefonum kaldı, onu alıp geliyorum."
"O zaman ben de otoparka iniyorum." Güzel gülümsemesini bana bahşedip ıslık çala çala odasının olduğu koridora yöneldi. Gözden kaybolur kaybolmaz telefonumu çıkarıp kızlarla olan gruba girdim.
![](https://img.wattpad.com/cover/223731717-288-k80919.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nare
ActionYN: İlk 10-15 bölümdeki saçmalıklara takılmayın lütfen. Düzenlenecek. Vatanını seven, bir kadını nasıl sever? Bu cümle öylesine bir cümle değildi. Bu cümle benim hayatımdı. Lisedeydim. 17 yaşında bir genç kız. Sonra onu gördüm. Gülüşünü keşfettim...