Hepinize merhaba.
Keyifli okumalar dilerim🖤Çocukluğum ölmüş, gitmiş gibi hissediyordum. Bir haber, sanki yıllarımı söküp almış gibi hissettirmişti.
Babaannem ölmüştü.
Birlikte geçirdiğimi zamanlar geldi aklıma. Nasıl eğlendiğimiz, güldüğümü zamanları anımsamıştım. Öylesine değerliydi ki o vakitler... İçimden bir parça koparılmıştı sanki.
Ölüm dedim kendi kendime. Ölüm bu Karaca. Ölüm, ardında bıraktıklarını da öldürmek. Sadece senin değil, seni sevenlerin de yıkılması demek... Ölüm. Demesi kolay ama ağırlığı öylesine fazla olan bir kelimeydi ki... Bu kelimenin anlamını daha iyi öğrenmiştim.
Gözümden akan yaşlarla öylesine yanımda duran annemin elinden tuttum. Sımsıkı birbirine geçen ellerimiz sayesinde ayakta kalabiliyordum. Öylece durmuş, babaannemin mezarının başında dikiliyorduk. Çoktan gömülmüştü bile, sadece biz kalmıştık çevrede. Herkes taziye dileklerini dilemiş ve gitmişti. Yine biz kalmıştım bir başımıza.
Babaannemin mezarı, dedemin mezarının yanındaydı. Asiye Demirkan ve Rıfat Demirkan... Onları hiçbir zaman yan yana görmek nasip olmamıştı, ben doğduktan üç sene önce dedem ölmüştü.
"Karaca." dedi sakin bir ses tonunda annem. Mezarlıkta olduğumuzdan gerek alçak bir sesle konuşuyordu. "Karaca, ölüm var." dedi. Göz yaşlarım asla durmak bilmezken kafamı yavaşça onu onaylar anlamda salladım. Hiçbir şey diyemiyordum. "Ölüm var kızım..."
"Ölüm var anne." dedim alçak ve pürüzlü bir sesle. Sertçe yutkunduğumda bakışlarımı mezardan çekip kafamı yana çevirdim ve anneme baktım. Ona bakmam ile o da bana bakmıştı. Ellerimizi ayırdığında kollarıyla beni sarmalamaya başladı. Sarılmasına hemen karşılık verdiğimden ağlamalarım daha da üst düzeye çıkmıştı. Annem, kısa ve sarı saçlarımı okşarken ben de onun sırtını okşuyordum.
"Özür dilerim." dedi okşamalarına devam ederken. Hiçbir şey demeden öylece onu dinledim. "Bir evladımın olduğunu unuttum. Seni yok saydım, senin varlığını önemsemedim. Seni yapayalnız bıraktım. Bizim yüzümüzden başına gelmeyen kalmadı. Özür dilerim kızım, çok özür dilerim." dedi. Bunları derken sesi titriyordu. Ağlıyordu, üzülüyordu. Zamanı geriye almak istiyordu ama atladığı iki nokta vardı; ne eskisi gibi olabilirdik, ne de zamanı geriye alabilirdik.
Annemden kendimi ayırdığımda ellerimi iki gözüme de uzatıp yaşları sildim ve yanaklarımı da sildim. Bakışlarım Korhan'a yöneldiğinde hiçbir şey yapmadan öylece dikildiğini gördüm. Sanki ona baktığımı anlamış gibi, o da bana bakmıştı. Dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme oluştu ve kaşları ile annemi işaret etti. Ona karşılık burukça gülümsediğimde birkaç saniye daha ona baktım. Üstümde simsiyah bir takım vardı. Gömleğine kadar siyahtı bugün. Yas rengine bürünmüştü. Babaannemi çok seviyordu ve ölümü gerçekten de büyük etki bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİZAN
RomanceKorhan Cihanbey ve Karaca Demirkan... İki ayrı dünyaların insanı gibi görünseler de birbirini tamamlayan iki parçaydılar. Aralarında engel var gibi gözükse de aşklarından asla vazgeçmediler...