1:Tora no Shi

1.1K 71 81
                                    

Akşam vakti, adım sesleri boş hastane koridorlarını tıkırdatıyordu. Dört genç oğlan küçük bir ordu gibi yürüyerek iki yüz seksen altı numaralı odaya girdiler.

En öndeki, Mikey, elini kaldırarak hasta yatağındaki arkadaşlarına selam verdi, gülümsedi. Draken ise onun hemen bir adım arkasındaydı ve elindeki torbadan çıkardığı battaniyeyi hasta yatağının üzerine örttü. "Al bakalım, Tora!"

"Sağ olun abi!" Kazutora'nın sesi boğuk çıkıyordu. Baji'nin ellerini daha sıkı tuttu, konuşabilmek için çok derin bir nefes aldı. "Sen de yerine geçebilirsin artık. Zaten hemşire seni yataktan görünce kızıyor. Bir de hastaneden engel yeme."

Baji üzerindeki ince örtüyü kaldırdıktan sonra dudaklarını Kazutora'nın dudaklarına bastırdı. "Yataktan kovuldum. Bari koltuğa geçeyim." Mitsuya'ya yaklaştı. "Lan! Senin torbanda ne var?"

Bayık gözlerle Baji'ye bakan Mitsuya "Yaban mersinli, damla çikolatalı muffin yaptım." yanıtını verdi ve avuç içini Baji'nin suratına yapıştırarak onu durdurdu. "Bunlar Kazutora için. Sana sonra yaparım." Saklama kabındaki muffinleri elden ele vererek Kazutora'ya ulaştırdı.

Mitsuya'nın direnişi boşa çıktı. Kazutora muffinlerini Baji ve diğerleriyle paylaştı. Sonra ortaya bir soru sordu. "Ee ne yaptınız bugün?" Baji'ye bakıp sırıttı. "İkimiz bugün hep yataktaydık. Hastane buz gibi. Baji beni ısıttı."

"Haftaya bir tasarım yetiştirmem gerekiyor." diye başladı Mitsuya. "Onun çizimleriyle uğraştım. Sonra da muffin yaptım. Çizim yüzünden zamanın nasıl geçtiğini anlamadım bile. Kızlar okuldan dönmeseydi saatin farkında değildim."

Mikey işaret ve orta parmağını gözüne bastırarak ovaladı. "Ben tüm gün ara vermeden uyudum. Uyandığımda sol tarafımda his yoktu. Gözlerim hala ağrıyor. Ken-chin gelip beni uyandırdı."

Draken güldü. "Bıraksak sabaha kadar uyumaya devam ederdi." Mikey esneyip, omuz silkti. Onun esnemesi Kazutora'yı esnetti. Pah-chin ikisine bakıp güldü.

"Ben bütün gün dükkandaydım." dedi Draken. "Sonra Baji arayıp üşüdüğünü söyledi. Annene haber verdik. O da hastaneyi aramış, sana evden battaniye getirmemizin sorun olup olmayacağını sormuş. İzin haberi gelince Pah'ı size gönderdim. Düşündüm de boş bir gün olmuş."

Vakit gece yarısına yaklaşırken sesler iyice alçaldı, bu sırada Kazutora uyuyakaldı. Mitsuya ona baktıktan sonra Baji'ye döndü. "Doktorlar hala neyi olduğunu söyleyemiyorlar mı?"

Işıklar aniden sönünce herkes dikkat kesildi. Mikey hasta yatağının hemen üzerindeki parlak ışığı söndürüp, ortama loş bir aydınlık kazandıran ışığı yaktı. "Beyaz ampul gözümü sikiyordu. Böyle daha iyi!" Yasak olmasına rağmen yatağa, Kazutora'nın yanına kıvrıldı, gözlerini kapattı.

"O kadar tahlil yapılıyor ama hiçbir şey çıkmıyor." Baji, Mitsuya'nın sorusunu havada bırakmadı. "O yüzden teşhis koyamıyorlar. Hastalığı çok sinsi ilerliyor. Bakmadıkları şey kalmadı. Yarın tekrar kan tahlili alınacak."

Ne yazık ki Kazutora ertesi gün kan verebilecek kadar şanslı değildi. Sabahın ilk saatlerinde diğer herkes kahvaltı için aşağı inerken, Mikey onun yanında kaldı.

"Oha baksana!" diyerek cama yapıştı ufak tefek, sarışın oğlan. Burnu kafasıyla cam arasında ezilip yamuldu. "Kar yağıyor! Umarım tutar."

"Mikey!" Kazutora zar zor nefes alıyordu. O yüzden yüksek sesle konuşmakta da zorlanıyordu. "Yanıma gelir misin?" Arkadaşı onun başında dikilince tek elini zayıf, soğuk parmaklarıyla tuttu. "Vasiyet bırakmak istiyorum, Mikey." Gözyaşları yanaklarından süzüldü. "Baji size emanet..."

Öyle bir andı ki Baji, sevgilisinin kalbinin durduğunu hissederek huzursuz oldu. Göz ucuyla saate baktıktan sonra diğerlerine döndü. "Kazutora'nın yanına mı çıksak artık? Biz çıkmadan önce canının acıdığını söylüyordu. Aklım yine onda kaldı."

"Önce yemeğini bitir." Mitsuya'nın sesi bir baba gibi otoriter çıkmıştı. "Ve bırak Kazutora da biraz nefes alsın artık. Tüm gün yanındasın. Gece de el birliğiyle kafasını sikiyoruz. Hem Mikey yanında. Onunla ilgilenir."

İkisi konuşurken Pah-chin titreyerek çalan telefonuna baktı. "Efendim?" Arayan kişi Mikey'di. Onlardan yemek falan getirmelerini isteyeceğini sandı ama çocuğun ağzında kötü haber vardı.

"Yukarı gelmeniz gerekiyor." Mikey'nin sesi o kadar kötü çıkıyordu ki Pah-chin ne olduğunu anladı ve Draken'e baktı. "Kazu- Tora- Onu kaybettik."

Pah-chin o kadar hızlı ayaklandı ki tüm dikkatleri üzerine çekti. Mikey'nin ikinci olarak, Kazutora'nın kötüleştiğini söylemesini beklemişti ama ölüm haberi çok ani olduğundan hareketlerine engel olamadı. Çok saçma bir şekilde yüzüne sıcak basarken parmakları soğudu.

Paldır küldür yukarı çıktıklarında Mikey, Kazutora'nın odasının dışındaydı. Sırtını duvara yaslamıştı, ayakta durmakta güçlük çekiyordu. Bakışlarını Baji'nin gözlerinden kaçırdığında, ne kadar dirense de ağlamasına engel olamadı.

"Hayır!" Baji öyle bir gürledi ki acısı herkesin içine işledi. Ayakta durabilmesi için onu tutan iri yarı cüssesiyle Draken oldu. "Bırak beni! Hayır! Ölmüş olamaz!"

Draken, arkadaşını zapt etmeye çalışırken bir anlığına bir diğer arkadaşının acısını içine atmak zorunda kaldı. "Baji!" Onu tutmakta zorlanıyordu. "Kendine gel! Lütfen sakin ol!"

Tüm gücüyle Draken'in kollarından kurtulmaya çalışan Baji aniden bastıran yorgunlukla olduğu yere yığıldı. Tüm kasları gevşemişti, sadece gözyaşları akıyordu.

Tora no Fuyu 卍 Bajifuyu + BajitoraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin