9:Manjiro no Chino

384 48 55
                                    

Eğer ki birisi Chifuyu'ya nasıl bir gün geçirdiğini soracak olursa, çocuk muhtemelen cevap veremezdi. Günü kötü başlamıştı, sonra Baji yüzünden kafasının içi çorba gibi olmuştu. Yine de sonradan her şeyden memnuniyet duymaya başladı. Elbette bunun sebebi Baji ile hoş, eğlenceli bir gün geçirmiş olmasıydı.

"Yarın görüşürüz, Baji-san!" Baji zaten aynı apartmanda oturduklarından, Chifuyu'yu kapısının önüne kadar getirmişti. "Lütfen dikkat et ve telefonunun hesap makinesine alarm kurma. Sabahtan toptancı gelecek ve hesap yapmama yardım etmen gerekiyor." 

"Tamam!" diyerek karşılık verdi Baji, sesli harfleri uzatarak. "Yarın görüşürüz, dokuz beş patronu." Chifuyu'ya aniden sarıldı ve sarışın çocuğun heyecandan nefesini kesti. "Bugününü bana ayırdığın için teşekkür ederim. Sanırım yavaş yavaş hayatını ele geçiriyorum." Bir adım geri çekildi.

"Sorun değil." Chifuyu asıl duygularını belli etmeden, dostane görünmeye çalıştı. "Seninle takılmayı seviyorum ve ne zamandır birlikte bir şeyler yapmıyorduk. Tabii bundan böyle daha sık görüşeceğimiz kesin. Hem iş olsun hem anlaşma olsun... Eski bir dosta geri dönmek iyi hissettiriyor." 

Kapı önü görüşmesinin ardından Chifuyu içeri geçti ama kendisi bir ses çıkarmadan Takemichi'nin odasında yüksek sesle konuştuğunu işitti. "Yok, Chifuyu evde değil... Yani, evet öyle gözüküyor... Ben de tam olarak bilmiyorum... Sorarım ona daha uygun bir zamanda... Yemin ederim bir kişi daha bu çocuğu ağlatacak olursa, gidip anasını ağlatacağım. 

"Taaaakeeee!" diye seslendi Chifuyu, gülerek. Kafasını Takemichi'nin odasına uzattı "Aman yine yükseleyim deme! Sonra fukara sümüğü gibi yere seriliyorsun. Bu arada, ben iyiyim...  Sanırım bir şeyleri rayına oturtacağım ama bunu sonra konuşalım en iyisi."

卍 卍 卍 6 GÜN SONRA 卍 卍 卍

Draken derin uykudaydı ve bu sırada, telefonu çalarken, öylesine sağır olmuştu ki ayılabilmesi için karısı Emma'nın onu dürtmesi gerekti. "Telefonun çalıyor! Draken, canım! Telefon!"

Uyku sersemliğiyle Draken, Emma'ya arkasından daha sıkı sarıldı, boynunu öptü. "Önemli bir şey değildir." Ancak arayan kişi, Mitsuya, hiç de öyle düşünmüyordu ve ısrarla çaldırıyordu.

"Alo!" Draken dayanamayarak çağrıya cevap vermişti. Yatakta oturur pozisyon aldığı gibi esnedi. "Yine kime ne oldu ya?" İçten içe, bir günü bile olaysız geçirebilirler miydi diye merak ediyordu.

"Kanka, buldum!" Hattın öbür ucundaki Mitsuya'nın sesi alçak ama buna rağmen heyecanlı çıkıyordu. "Şu, kendilerine Assassins diyen piçlerin ana karargahını buldum. Gelsene, gidip araştırma yapalım. Bu saatte kimse yoktur orada."

"Assassins mi?" Draken gözlerini ovuşturuyordu. "Haa tamam! Birkaç gün önce Chifuyu'nun bahsettiği şu yarrak kürek çete. Birkaç ay önce de analarını ağlatmıştık o elemanların... Karargahlarında ne bulacağız ki? Ve Mikey'nin bundan haberi var mı? Önce ondan onay alsak daha iyi olur."

"Sadakat sınavını geçtin, seni lanet olası komodo ejderi." dedi Mikey aniden. "Hem ne tepki vereceğini merak ettim hem de... Kalk gidiyoruz. O çakma yankilerin karargahını arayacağız. Kazutora'nın ölümüyle ilgili bir ipucu bulabiliriz belki."

Bu üçlü, gecenin bir vakti toplaşarak şehrin ta bir ucuna gittiler hatta vardıkları yerin Tokyo sınırları içinde olup olmadığından bile emin değillerdi. "İşte geldik!" diye fısıldadı Mikey.

Kendi çetelerinden bile gizli bu, gece operasyonu sırasında gecenin karanlığına sığınarak terk edilmiş gibi görünen, soğuk bir eve girdiler. Burada fazla oyalanmadan buldukları her şeyin fotoğrafını çektiler ve hiçbir şeyin yerini değiştirmeden girdikleri gibi dışarı çıktılar.

"Bu arada," dedi Draken, geri dönüş yolundayken. Yüzüne soğuk rüzgar estiği için ayılmıştı. "Karargah hakkında bilgiyi nereden buldunuz? Anasının amında bir yeri bulmak zor olmadı mı?"

"Gizli tuttuğum istihbarat birliği iyi iş çıkarıyor. Bilgi ve stalklama konusunda bir kızdan başka kimseye güvenemezsin. Bana sadece Toman içerisindeki dedikoduları değil, istediğim önemli bilgileri de getiriyor."

"Senju'dan mı bahsediyorsun?" Draken ister istemez nokta atışı yapmıştı. "Bize yardım etme ihtimali en yüksek kız ve onu uzun zamandır tanıyorsun. İstihbarat birliği dediğin, Senju'nun kendisinden başka bir şey olamaz."

Mikey bunu kabul etti ve diğerlerine bir şey söylememelerini istedi. Bundan sonraki durakları Sanolar'ın evi oldu ve Mikey çektikleri tüm fotoğrafları tek tek incelemeye başladı. "Bir an fotoğraflar net çıkmadı diye ödüm patlamıştı ama neyse ki sorun yok."

Fotoğraflar arasında dolaşırken hem Mikey hem Draken hem de Mitsuya'nın yüzü kasıldı. Draken yumruğunu sıktı. "Orospu çocukları! Hakkımızda her şeyi biliyorlar. Adımız, soyadımız, ailemiz, yaşadığımız yer. Büyük araştırma yapmışlar."

"Mevzu düşündüğümüzden daha ciddi olabilir." Mikey göz ucuyla diğerlerine baktı. "Stalker belamız var. Daha da kötüsü adamlar ölümcül." Bazı fotoğrafları gösterdi. "Bazı kişilerde 'enfekte' yazıyor."

Mitsuya sakin sakin saymaya çalıştı. "Gördüm ben de. Kazutora, Takemichi, Nahoya, Souya, Sanzu, Pah, Hakkai ve benim için enfekte yazıyor. Ayrıca Kazutora'nın başarılı bir şekilde öldüğü ve diğerlerinin başarısız olduğu belirtilmiş."

"Şunu gördünüz mü?" Draken telefonunu ortaya doğru uzattı. "Tokyo Manji Çetesi Birinci Bölük kaptan yardımcısı Kazutora Hanemiya'yı öldüren bilmem ne sıvısının çift doz halinde Tokyo Manji Çetesi lideri Manjiro Sano'ya enjekte edilmesine karar verilmiştir."

"Chifuyu haklıymış." Mikey öfkeyle ayağa kalktı. "Adamlar Assassins ismini havadan kapmamış. İsimlerinin hakkını vermek için bizi sinek gibi öldürmek istiyorlar."

Tora no Fuyu 卍 Bajifuyu + BajitoraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin