25:Dare no Botan

324 46 28
                                    

Mesajı alan Chifuyu bir süre Takemichi ile uzaktan bakıştı ve sadece bakışmalarıyla birbirlerine çok fazla şey anlatmayı başardılar. Tabii tam olarak anlaşmak mümkün olmadığından, Chifuyu kaş göz hareketleriyle arkadaşını tuvalette konuşmak için çağırdı. 

Birlikte tuvalete girdikleri gibi önce kabinlerin boş olup olmadığını kontrol ettiler sonra da duvar kenarına geçtikleri gibi, Takemichi "Ran-kun'un elindeki dosyayı almamız gerekiyor." dedi "Ya da Mikey'nin elindekini. İçlerinde altın değerinde bir bilgi olabilir." 

"Evet ama bunu nasıl yapacağız?" diye sordu Chifuyu. "Ayrıca bence sadece şu yeni çete Brahman'ın değil, Toman'ın da üye dosyasına bakmamız gerekiyor. İçimden bir ses Assassins çetesinin içimize dağılarak büyüdüğünü söylüyor. Artık iki çete ve Haitaniler müttefik olduğuna göre, Assassins'in doğuşu kolaylaştı." 

"Astların isyanı." Takemichi elini çenesine koydu. "Haklı olabilirsin... Onları durdurmamız gerekiyor yoksa Mikey, Sanzu-kun, Kazutora-kun ve Ran-kun ölecekler. Sonra olacakları tahmin bile edemiyorum. Belki Wakasa-kun bile enfekte olabilir. Hepimizi yok etmeden duracak gibi değiller." 

"Hala elimizdeki bilgiler yetersiz." Chifuyu çaresizce ellerini iki yana açtı. "Elimizde Kugyo hariç kimse hakkında bilgi yok. Belki de geleceğe gidip onlar hakkında bilgi toplamalısın. Tanımadığımız düşmanla savaşamayız, Takemichi." 

"Olmaz!" Takemichi'nin sesi gerginlik sebebiyle ister istemez biraz yükselmişti. "Bu çok riskli. En son Mikey ve Ran-kun ölmek üzerelerdi. Eğer onlar öldülerse yer yerinden oynamış olmalı. Ayrıca Toman, Assassins ile ikinci kez karşılaştıysa sen ölmüş olabilirsin. O zaman buraya nasıl geri döneceğim? Hem ortalık bu kadar sikişmişken kimden yardım alacağım başka?" 

"Rindou-kun." Chifuyu başını dikleştirdi. "Rindou-kun, Kazutora-kun ve Sanzu-kun bu gece çok iyi anlaşıyorlar. Eğer bu gecenin sonunda arkadaş olurlarsa, gelecekte Rindou-kun hem arkadaşlarını hem de ağabeyini kaybedecek. Üçlü darbeden sonra kendine gelebilir mi bilmiyorum ama sana yardımcı olabilir." 

Takemichi başını yukarı aşağı salladı. "Çok doğru ama o da ölebilir veya bana inanmayabilir. Aşırı morali bozuk olacağından benimle görüşmek istemeyebilir, ona yalan söylediğimi düşünebilir. Gelecek şimdilik çok riskli. Mikey ya da Ran-kun'dan dosyaları isteyip, bakmak bile daha güvenli. Sonra kendimiz araştırmalarımızı yapar, bir yol izleriz." 

Ansızın kapı girişinde duran paspas sopasının düştüğünü işiterek oldukları yerde sıçradılar. Fal taşı gibi açtıkları gözlerle birbirlerine bakarlarken, Takemichi tuvalet girişine doğru yürüdü, dışarı kafasını uzattığı gibi koridora baktı. Etrafta kimsecikler yoktu. 

"Biri bizi duydu." dedi Chifuyu, huzursuzca. "Bu berbat! Zaten şu Roppongi olayından zor yırttık, bu kez anamızı ağlatacaklar. Ben ifade vermek istemiyorum. Umarım bize insaflı davranırlar da hemen kafamıza sıkarlar." 

"Abarttın!" Takemichi güldükten sonra yerdeki paspas sopasını kaldırarak bir kenara koydu. "Belli ki sopa biçimsiz duruyordu da düştü." Gözü yerdeki parlak bir nesneye takıldı. "Veya sahiden de dinleniyorduk." Yerdeki ceket kol düğmesini alarak arkadaşına gösterdi. "En azından böceğimizin kim olduğunu biliyoruz. Yani, düğme kimin bilmiyorum ama locada sorup öğrenebiliriz." 

Duygularını yüzlerine yansıtmamaya çalışarak locadan içeri girdiler. İçeride birkaç kişi daha eksik olduğundan boş koltuklar dikkat çekiyordu. Chifuyu hemen Baji'nin yanına oturdu ve Takemichi de Ran'a yaklaştı. "Ran-kun, bunu koridorda bulduk. Bizden biri düşürmüş olmalı." 

Ran elini ileri uzatarak Takemichi'nin avucundaki düğmeyi alıp dikkatlice baktı. "Bu bir yerden tanıdık geliyor..." Ran gözlerini kıstı. "Lan bu benim!" Kafasını astların partisine çevirdi. "Rindou benim ceketimi giymiş." Takemichi'ye döndü. "Neyse, sağ ol!"

"Önemli değil!" Takemichi etrafına bakındı. "Diğerleri neredeler?" Baji ile Ran aynı anda astların parti alanına işaret edince Takemichi gözlerini kısarak aşağı baktı. Senju, Sanzu, Kazutora ve Rindou birlikte dans ediyorlardı. 

Onlar da yukarı teşrif ettiklerinde, Ran kol düğmesini kardeşine verdi. "Takemichi bunu koridorda bulmuş." Ve Rindou aldığı düğmeyi Senju'ya uzatarak yerine oturdu.

Chifuyu ile Takemichi'nin ağzı bir anlığına açık kalmıştı zira buldukları düğmenin dikili olduğu ceket aslında Ran'a aitti ama o gece Rindou, ağabeyinin ceketine el koymuştu ve şimdi ceketi Senju giyiyordu. Kimden şüphelenmeleri gerektiğini bilmiyorlardı artık. Chifuyu'dan Takemichi'ye mesaj gitti: "Böcek kim?"

"Bilmiyorum, emin olamıyorum." cevabı geldi Takemichi'den. "Ran-kun olmadığı kesin; Rindou-kun desek, kafası uçak kadar yüksekte; Senju ise sıkıntı büyük. O sarhoş değil ya da uyuşturucu kullanmadı. En iyisi tepkilerini gözlemlemek."

Gecenin kalanı boyunca artık iki görevi olan Chifuyu fazlasıyla gergindi. Bir yandan Baji'ye fırsat buldukça adım atması gerekiyordu diğer yandan Rindou ile Senju'yu gözlemlemesi gerekiyordu. Tek bir bakış yüzünden yanlış anlaşılabilirdi.

"O halde herkes oda arkadaşını seçsin." dedi Ran, herkes uyumak istediğini söylediğinde. "Bu kısımda da odalar çift kişilik. O yüzden birlikte kalmak zorundasın. Kankalarınızı kapın ya da kardeşlerinizi."

Kawata ikizleri birlikte kalacaklarını söylerken, Hakkai saniyesinde Mitsuya'yı kaptı. Onun arkasından Pah-chin ile Peh-yan oda arkadaşı olacaklarını duyurdular. Senju tam ağabeyiyle kalacağını söylemişti ki Sanzu "Yoo!" diyerek Rindou'ya sarıldı. "Ben bu gece Rin ve Kazu'yla kalacağım."

"Hasiktir oradan, Malzu!" Baji'den itiraz geldi. "Kazu'yla ben kalacağım. Sen de git kendi kaptanınla kal ya da Rindou'yu alabilirsin, sorun değil." Baji ve Sanzu ikilisi bir süre atıştılar ama Baji, Kazutora'yı kaybetti ve yalnız kaldı.

"Baji-san," dedi Chifuyu, bu boşluğu fırsat bilerek sinsice bir hamle yaptı. "İstersen seninle ben kalabilirim. Her türlü bir kişi tek kalmak zorunda zaten."

Baji bu teklifi kabul etti çünkü tek kalmak istemiyordu, bunun çok ezikçe olacağını düşünüyordu, ve zaten Chifuyu'yla da iyi bir ilişkisi vardı. Böylece Senju hariç herkesin oda arkadaşı oldu, Takemichi de Chifuyu'yu kaybedince Mucho'ya kaldı.

Herkes odalarına dağılmak için locadan çıkıp da koridorlardan geçerken Takemichi'den Chifuyu'ya mesaj geldi. "Sana güveniyorum, asker! Yüzümü kara çıkarmayacaksın." Chifuyu ona güldükten sonra telefonunu cebine soktu, elini Baji'nin beline doladı çünkü Baji de kolunu Chifuyu'nun omzuna koymuştu. 

Chifuyu ile Baji kendilerine tahsis edilen odaya girdiklerinde Chifuyu'nun kalbi ağzında atıyordu. Baji pijamalarını giymek için soyunduğunda, sarışın çocuk gey panik yaşayarak kızardı, başını başka tarafa çevirdi ve ardından o da soyundu. 

"Hemen uyuyacak mısın, Fuyu?" Baji'nin sorusu Chifuyu'nun dikkatini çekti ama o kadar heyecanlıydı ki dili tutuldu ve bilmiyorum dercesine dudak büktüğüyle kaldı. Ardından neyse ki Baji biraz toparladı. "Saat beşi geçiyor. Diyorum ki... Gün doğumunu izleyelim mi? Yarım saat daha bekleyebilir misin?" 

"O-olur." Chifuyu başını o kadar hızlı salladı ki bir an boynu kütürdedi. "Keyifli olur. Zaten her türlü uyumak için çok geç bir saat." Birlikte camın önüne kuruldular ve bir süre boyunca gecenin dedikodusunu yaparak gün doğumunu beklediler. 

Gökyüzü turuncu rengi aldığında Chifuyu başını hafifçe öne eğdi. Güneş ufuktan kendini yavaş yavaş belli ediyordu. Tokyo'da yeni bir gün başlıyordu ve Chifuyu çok cesurdu. "Baji-san," dedi kalp çarpıntısına rağmen. İtiraf etmek için doğru zaman olup olmadığını bilmiyordu ama devam etti. "Sana bir itirafta bulunmam gerekiyor... Ben seni seviyorum. Bu arkadaşça bir sevgi değil. Sana aşığım."

Cesaretini toplayarak başını kaldırdığında Baji başını cama yaslamış uyuklamaktaydı. Kendini duyuramadığı için Chifuyu'nun yüzü düştü ve yerinden kalktı, Baji'nin yanağına bir öpücük kondurduktan sonra yatağa geçti. "İyi uykular, Baji-san!" 

"Sana da iyi uykular, Fuyu!" 

Tora no Fuyu 卍 Bajifuyu + BajitoraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin