Diaochan odaya girdiğinde elinde su yoktu.
"Sen su içmeyecek miydin? "
Diaochan ona döndü. Kafasını sağa sola salladıkan sonra yanına oturdu.
"Bir şey benimle oyun oynuyor. "diye mırıldandı üzgün şekilde. Onun üzgün olduğunu görünce Ares yanına yaklaştı. Bu kızın güzelliğine yakışmayan tek şey üzülmekti.
"Ne? Seninle kim neden oyun oynasın ki? "
Diaochan bilmiyorum der gibi silkti omuzlarını. Birkaç kez adını duydu.
"Diaochan. "
Diaochan gelen sesle etrafını inceledi. Ares ne yapmaya çalışığını anlamamışı.
"Yine. Duymuyor musun? " dedi dolu gözlerle. Delirmiş miydi? Bunca yıldır kapalı bir yerde kalmasına rağmen delirmeyip özgür kalınca mı delirmişi?
"Diaochan. Buradayım. "
Diaochan ellerini saçlarından geçirdi. Ares ne yaptığını anlayınca ellerini tutup indirdi saçlarından.
"Sakin ol. Saçlarını çekmeyi kes. Diao!"
Diaochan gözyaşları arasında Ares'e baktı. Canını acıtmaya başlamıştı bu sesler. Ara ara sürekli söylenip duruyordu.
Diaochan Ares'i dinlemeyip yatağın içine girdi. Ares bir anda yatağa gömülen kıza şaşkınca baktı. Elinin içine düşen buz parçasına baktı çatık kaşlarla. Onun odasına buzun ne işi vardı? Gözleri siyah nevresimin içinde parıl parıl parlayan kızıl saçlara döndü. Bu kızın saçları gerçek rengi miydi? Tam bir ateş kırmızısıydı. Normal kızıl saçlı insanlar gibi turuncuya yakın değildi. Ya da boya gibi şarap kızılı da değildi. Başkasında olsa anında sırıtacak ancak onun bembeyaz tenine tam olarak uygun saç gibiydi. Ares derin bir nefes aldı. Yorganın altından sesi geliyordu ancak ne söylediği anlaşılmıyordu. Sanki sadece onun bildiği bir dilde bir şeyler söylüyor gibiydi. Şarkı mı söylüyordu?
"Diaochan. "
"Kes artık sesini. Duymak istemiyorum. "
Ares başta öfkelense de sesleri karıştırdığını düşündü.
"Benim,Ares. "
Diaochan örtüyü üzerinden çekip kafasını kaldırdı. Hareketiyle saçları dağılmış,Ares ona gülmüştü. Bu şekilde fazla tatlı duruyordu.
"Sen mi seslendin? "
"Evet. Ne mırıldanıyorsun sen kendi kendine? "
"Rachelle'in öğrettiği bir şarkıyı. Annemin en sevdiği şarkıymış. Varolan tüm Diaochanlar'ın en sevdiği şarkıymış. "
"Varolan tüm Diaochanlar mı? "
Diaochan yine boş bulunup söylediği şeyle yanaklarını şişirdi. Kendisini tekrar yorgana gömecekken Ares bileklerinden tuttu.
"Dur bakalım domates. "
"Domates mi? "
"Kahvaltıda götürdüğün yiyeceklerden biri. Sana benziyor. Kırmızı kırmızı. "
"Ben domates falan değilim. Bırak. "
"Yalancı domates. Öt bakalım. Ne karıştırıyorsun sen? Neyin peşindesin? "
"Gerçekten bir şey karıştırmıyorum ben ya. "
Ares ona inanmasa da bileklerini bıraktı. Oldukları pozisyon oldukça saçmaydı. Birbirlerine fazla yakınlardı ve Ares bu durumda kendisini tutamayabilirdi. Kızın kiraz gibi dudaklarına yapışmadan durmak onun için fazla zordu. Resmen şiirlerde,romanlarda bahsedilen dünya güzeli kız buydu. Kaşları yay,kirpikleri ok gibiydi. Saçları bir volkandan akan lav misali beline dökülürken bakışları çetin geçen bir kış mevsimi kadar soğuktu. Gözleri titaniğin çarptığı buz dağı olabilir miydi? Zira Ares'in kalbini de titanik gibi sarsıp geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsane (+18)/Tamamlandı
FantasíaYetişkin içerik! Çerez tadında bir kitap arıyorsan doğru yerdesinnn. Bir kız. Doğduğu andan itibaren babasının nefreti yüzünden dört duvar arasında büyümeye mahkum edilmiş. Efsaneye göre dünyanın dört güzel kadınından biri. Ancak kimilerine göre en...