20. BÖLÜM- Eylül

39 3 27
                                    

Öncelikle benim için büyük, insanlık için küçük bir şeyi paylaşmak istiyorum sizinle. Kısa bir zaman önce bin okunmaya ulaştık;*) 💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗🦾🦾🦾🦾🦾🦾🥂🥂🥂🥂🥂🥂

Her birinize teker teker çok teşekkür ediyorum ve daha fazla uzatmadan bölüme geçiyorum.

Keyifli okumalar.

*****

Hayatınızda hiç zaman akmıyormuş gibi hissettiniz mi? Sanki akrep ve yelkovan durmuş ve siz öylece içinizdeki her duyguyla yapayalnız kalmışsınız gibi. Tam da şu an, koskoca dünya dönüşünü durdurmuş gibi hissediyordum.

Çok hayalin yıkılışına şahit oldum aslında ben. Çok kırıldı kalbim. Ama bu kadar çaresiz hissetmemiştim hiç kendimi. Mert için ağladığım o geçmiş günlerde bile...Çünkü bir insanı karşılıklı sevince içinde hissettiğin o duygu yoğunluğu da farklı oluyormuş, bunu anladım ben...Belki de budur canımı yakan şu anda. Selim'in ayrılırken bile beni ne kadar sevdiğini söylemesidir. Gözlerindeki aşkla beni orada bırakmasıdır...Kızamıyordum ona. O kadar çok istiyordum ki öfkelenmek, ama olmuyordu. Çünkü biliyorum, okumuştu. Günlüğümde bulduğu kim bilir ne zaman yazdığım o eski aşk sözlerini okumuştu. Ve belli ki yanlış anlamıştı. Kim olsa öyle anlar diyorsunuz belki içinizden. Evet, haklısınız. Ama gözlerimde gördüğü aşk da mı yetmemişti onu ikna etmeye?
İşte, bana en çok bu koyuyordu.

Belki dilimden dökülmemişti o süslü aşk sözleri. Haykıramamıştım suratına ben sana aşık oldum diye. Ama ben, en son aşık olduğumu söylediğimde bir kasırga tüm benliğimi almış ve uzaklaşmıştı. Bir daha da buna cesaret edememiştim. Aşık olduğumu kendime söylemeye bile gücüm yetmemişti. Çünkü aşk büyülüydü. Bir kere büyülenirseniz kendinizi iyileştiremeyeceğiniz kadar kuvvetliydi. Ama her şeye rağmen ben Selim'e kapılmıştım. Onun o çekici büyüsüne kendimi kaptırmıştım. Ben kendime rağmen ona aşık olmuştum. Ama yine ve yine yere çakılmıştım işte. O da ben de...

Kaç gün geçti bilmiyorum, günleri saymayı bıraktım çünkü. Aşk acısı dediğiniz tüm şeyleri unutun şimdi, çünkü ben anladım ki daha önce aşk acısı olarak adlandırdığım hiçbir şey bunununla karşılaştırılamaz. Sürekli aklımda Selim, kalbimde Selim, odamda Selim, rüyalarımda Selim. Her yerde Selim. O kadar özlüyordum ki onu sinirli olmasam gururumu hiçe sayıp arardım tam da şu an. Ama yapamıyordum işte. Düşündükçe kırılıyordum. Hislerime güvenmemesi beni üzüyordu.

Telefonumun zil sesiyle Selim'i düşünmeye bir süreliğine ara verip çağrıyı yanıtladım. Gizem arıyordu.

"Alo?"

"Alo, İrem nasılsın bebeğim?"

Bir saat önce nasılsam öyleyim Gizem!

"Gizem, beni saat başı arayıp durmana gerek yok, iyiyim ben. Yani..en azından şimdilik."

Derin bir nefes sesi duyuldu telefonun ucundan.

"Senin için endişeleniyorum, elimde değil."

"İyi olacağım Gizem, sadece biraz daha yalnız kalmaya ihtiyacım var. Sindirmeye ihtiyacım var. Lütfen anla beni olur mu?"

Gizem sessiz kaldı önce bir süre. Daha sonraysa onay veren birkaç cümleyle telefonu istemese de kapattı. Acaba ne kadar süre aramayacaktı? Umarım dayanabilirdi ama hiç sanmıyordum.

Derince bir nefes alıp ayağa kalktım ve lavaboya girdim. Kafamı toplamam gerekiyordu, bunun için de yüzüme soğuk bir su çarpmam...

Havluyla yüzümü kurularken aynadan günlerdir ağlamaktan çökmüş olan gözlerime çevirdim bakışlarımı. Beni üzmeyeceğine emin olduğum Selim'in eseri olan gözlerime...

FERFECİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin