12. BÖLÜM- Aşk Oyunu

62 5 8
                                    

İnsanları anlamak ne kadar da zor değil mi? Düşündüklerini tahmin etmek, yaptıklarına anlam vermek ne kadar da yorucu!

Mert ile tanıştığımdan beri tek yapmaya çalıştığım şey; onu anlamaya çalışmaktı. Acaba şuan ne hissediyor, acaba benim ile ilgili ne düşünüyor? Hangi tarz şeylerden hoşlanıyor? Benimle konuşmaktan hoşlanıyor mu...?

Son iki yılım bu saçma düşünceleri kuruntu yaparak geçmişti.
Asla ne yaptığını, neden o şekilde davrandığını çözememiştim ki hala da çözemiyordum. Beni yoran bu tavrı artık sona ermeliydi.

"Sen ne dediğinin farkında mısın?"

Şuan karşımda, beni zamanında darmadağın eden bu adama bakıyordum. Gözlerinde gram samimiyetten yoksun bakışlarıyla, yüzündeki sahte gülümsemesiyle karşımda dikilmiş benimle alay ediyordu.

"Gayet farkındayım. Ben...Sana çok haksızlık ettim. Belki de hislerimi bastırmaya çalıştım bilmiyorum. Ama ben senden çok hoşlanıyorum İrem. Bunu yeni anladığım için, aptallığım yüzünden kalbini kırdığım için çok özür dilerim. Ne olur bana bir şans daha ver. Gözlerindeki sevgiyi görebiliyorum."

Hayır İrem. Sakin olmalısın şuan. Sakin ol kızım. Sırası değil...

Gözyaşlarımın akmaması için verdiğim çabayla beraber söylediği şeyleri düşünüyordum.

Hala onu seviyor muyum?

Kendime her ne kadar yalan söylemeye çalışsamda olmuyordu. Hala ona karşı içimde bir şeyleri tam olarak bitiremediğimi biliyordum. Ama o kalan hislerin adının artık aşk olmadığını biliyordum. Hayal kırıklığı belki de içimde kalan şey...

Ama her ne olursa olsun Mert'in benimle bu şekilde konuşamayacağı gerçeğini hiçbir şey değiştirmiyordu.

"Sen benimle bu şekilde konuşma cesaretini nereden buluyorsun? Ben sana söyleyeceğimi söylemedim mi? Hala neyin peşindesin Mert? Yoruldum ben artık."

Yazdığım şeyleri okurken, gözlerinde bir gram duygu görmüyordum. Ne bir üzüntü, ne bir pişmanlık..Oysaki ben onun her bir bakışındaki, tek bir harektindeki manaları bile anlayabiliyordum. Bunda da yanılıyor olamazdım değil mi?

Defteri kenara koydu ve bir elimi avucunun içine aldı. İşte o an, tam da o an anladım ki, kendime söylediğim hiçbir şey gerçek değildi. Hala, bana yaşattığı her şeye, söylediği her söze rağmen ona karşı güçsüz bir yanım vardı ve ben onu bir türlü silip atamıyor veya yok sayamıyordum.

Acı verdiğini bile bile..

"İrem, biliyorum. Yemin ederim anlıyorum da. Her şeyi mahvettim ben. Seni üzdüm, kırdım. Her şey için ne kadar özür dilesem yetmez biliyorum. Ama hatamı anladım. İzin ver bana her şeyi telafi edeyim. Kırdığım o kalbini onarayım."

Söylediği şeyler, aynı anda hem çok samimiyetsiz geliyordu hem de sanki tüm ihtiyacım olan şey buymuş gibi hissettiriyordu. Gözlerimin önüne bir sis yerleşmişti ve ben ne doğruyu ne de yanlışı ayırt edebilecek kadar güçlü hissetmiyordum kendimi artık.

Az önce uzaklaştırdığı defteri geri alıp içimi kemiren o soruyu sordum.

"Peki ya kız arkadaşın?" Bir sevgilin varken benden ne istediğinin farkında mısın sen?"

Sanki bunu sormamı bekliyormuşcasına derin bir nefes aldı..

"Bu kadar da iğrenç bir insan olduğumu düşünmüyorsun herhalde değil mi?"

Birkaç saniye sorarcasına yüzüme baktı ve benden bir tepki gelmeyince konuşmaya devam etti.

"Ayrıldık. Yani ondan ayrıldım. Ben başka birine karşı bir şeyler hissederken...adil olmazdı."

FERFECİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin