Bir saat önce uyanmıştım fakat kalkamıyordum.Fena hasta olmuştum.Sesimin gittiğine emindim.Onur yanımda uyuyordu.Dün ona "Gitme" dediğimde sadece gülümsemiş ve yanıma yatıp uyumuştu.Kabuslarıma Ares eşlik etmişti ve ben sürekli sıçrayarak uyanmıştım.Her uyanmamda Onur da kalkıp beni sakinleştiriyordu.Sabaha karşı vücut ağrılarımda uyanmıştım.Uykusunu alamadığını düşünerek onu uyandırmamaya çalıştım.
Ne ara tekrar uyuduğumu bilmiyordum fakat bu kez yatağımın başında bir doktor vardı.Elindeki sekreterliğe yazdığı şeyleri Onur,Umut ve Kuzey'e gösteriyordu.Göz kapaklarım bana ihanet ediyor,açılmak istemiyorlardı.Tüm kemiklerimin ağrıdığı bariz bir gerçekti.Bir anda gelen hapşırığım ile tüm gözler bana döndü.Hepsinin gözlerinden endişe akıyordu.Doktor konuşmaya başladı.
"Eftelya Hanım,besin ve vitamin eksikliğiniz uykusuzluk ve yorgunlukla birleşip sizi bu hale sokmuş.Birkaç ilaç yazdım.Bunları kullanacak ve yataktan çıkmayacaksınız."
Keşke sihirle tedavi mümkün olsaydı.Fakat sadece sihirle açılan yaralar sihirle kapanabiliyordu.Bitkince kafamı salladım.Doktor elindeki kağıdı Umut'a verdi.Umut ile doktor odadan çıkınca Kuzey yanıma oturdu.
"Ne diye kendine bu kadar yükleniyorsun?Yemeklerde de yoksun zaten doğru düzgün.Sen daha kendine bakamıyorsun ülkeye nasıl bakacaksın acaba?"
Uzun uzun söylendi ve yataktan çıkarsam beni odama kilitlemekle tehdit edip yanımdan kalktı.Kalkar kalkmaz yerine oturan Onur alnıma dokunarak ateşimi kontrol ediyordu.Kuzey kolundan tutup Onur'u yere fırlatınca kahkahama engel olamamıştım.Kuzey'in kardeşi olmak çok zordu fakat eğlenceliydi.
Odamda tek kalmıştım ve Onur'un getirdiği kitabı okuyordum.Sık sık hapşırıyordum. Telefonum hiç susmamıştı.Sürekli gelen mesaj ve aramalara tek çözümü telefonu kapatarak bulmuştum.Kapımı içeriden kilitleyip anahtarı üzerinde bırakmıştım.Bence mahremiyete biraz olsun saygı gösterebilirlerdi.Onur ve Kuzey elleri boş gelmeyip sürekli ağzıma meyve tepiyordu.Evet bu meyve yedirmek değil tepmekti.Kuzey işi olduğunu söyleyip yanıma gelmemişti.İşinin Ares olduğuna emindim.Nergis de beni yalnız bırakmayanlardandı. Endişe kat sayısı çok yüksekti ve onu sakinleştirmek beni daha çok yormuştu.
Akşama doğru yemeğimi yiyip ilaçlarımı içtim.Kitap bitmek üzereydi.Son sayfalara geldiğimde katlanmış bir kağıt düştü kucağıma.Fotoğraf olduğunu düşündüğüm kağıda baktım.Yaklaşık beş-altı yaşlarında küçük bir kız,yanında ondan biraz büyük erkek ve kızı kucağında tutan bir kadın...Masadaki pasta ve etraftaki süslemelerle doğum günü kutlaması olduğu belliydi.Fotoğraftaki herkesin yüzünde güller açıyordu.Sararmış ve yıpranmış olması eskiliğini gözler önüne seriyordu.Fotoğrafın arkasını çevirdim.El yazısı ile yazılmış notu içimden tekrar ede ede okudum.
"3 Nisan 2009...
Eftelya 6. yaşını kutladı bu gün.Ona aldığım papatyalı bilekliği hiç çıkarmayacağına dair söz verdi.Gün boyu Aresle oynamıştı ama olsun,mutluydu.Mutluluğunu sonsuza dek izleyebilirdim.Unutma deniz kızı,Güneş var olduğu sürece sana gözyaşı döktürmeyeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP KRALİÇE
FantasyKorku muydu hareketlerimi yöneten?Yoksa mecburiyet mi?Artık kendime soru sorduğumda cevabı veremiyordum. "Binlerce kez pişmanlık yaşadım buraya geldiğim için.Ama asıl ironik olan ne biliyor musun?Buraya geleceğimi bile bile o kovuğa girerdim.Hemde d...