Rüyalarıma girecek silah sesleri kulaklımda çınlarken tek yaptığım saklanmaktı.Peş peşe atılan mermilerden bazıları camı delmiyordu .Bazıları ise çok ilerliyemiyordu çünkü camda koruma vardı ama korumayı bile zorluyordu bu mermiler.
Onur beni yatağın en köşesine çekmişti.Elimi avucuna hapsetmişti ve başparmağı sakinleştirmek ister gibi elimin üstünü okşuyordu.Telefonuna gelen bildirimle elini cebine attı.Mesajı okudu ve cevap yazmadan tekrar cebine koydu.
"Yanına alabileceğin küçük bir çanta hazırla hemen."
Silah sesleri yavaş yavaş durulmuştu.Elimin üstünü öptü ve bırakıp ayağa kalktı.
"Ben gelene madar hazır ol ve ben haber vermeden odadan çıkma.Korkma,halledeceğiz."
Odadan çıktı.Kalkıp küçük bir valize birkaç parça kıyafet koydum.Omuz çantamada şarj aleti,telefon ve cüzdanımı koydum.Ateşler kesilmişti ve etraf ürkütücü bir sessizliğe terfi etmişti.Birkaç dakika sonra kapı çaldı.Yavaşça kalktım.Onur arkadan seslenince kapıyı açtım.Bir elinde küçük bir valiz vardı.Diğer eliyle boştaki elimi tuttu.Hızla aşağı indik.Askerlerde dahil kimse yoktu.Çıkışın olduğu katta durmayıp inmeye devam ettik.Garaj gibi bir yerde durduk.Bir sürü arabadan beyaz olana yanaştık ve valizleri bagaja koyup ön koltuklara yerleştik.Karşımızda açılan demir kapıdan hızla çıktık.Arabayı limitleri zorlayacak şekilde hızlı sürüyordu.Gergin olduğu belliydi.Direksiyonu tutan elleri direkliyonu sıkmaktan beyazlaşmıştı.
Uzun yol uykuya dalmama sebep olmuştu.Omzumdan sarsmasıyla uyandım.Hava kararmıştı ve depo gibi bir yerin önünde duruyorduk.
"Geldik güzelim. Az sonra bir otele yerleşeceğiz.O zaman dinlenirsin."
Kafamı salladım.Neredeydik biz?
"Neredeyiz?"
"Berilya'da kalamayacağız bir süre.Dünya'da kalmamız gerek."
Dünya...
Eski ailem
Eski hayatım
Arkadaşlarım
Çocukluğum
Sahi ailem beni hatırlıyor muydu?Pardon,sahte ailem...
Aklımdan geçenleri okumuş gibi gülümsedi.Prmaklarını parmaklarımın arasından geçirdi.Arabayı kilitledi.Diğer elinde valizlerimiz ve çantam vardı.Depoya girdik.Tamir eşyalarıya dolu bir yerdi.Şaşırmıştım.Ne bekliyordum bilmiyorum ama bunu beklemediğim kesindi.Deponun ortasındaki daire şeklinin içine girdik.Telefonundan bastığı birkaç tuşun ardından platform aşağı indi.Şaşkınlığıma gülümsemekle yetindi.Alt kata inen platformdan çıktık.Bu kez farklı bir dairenin içine girdik.Bu kez dairenin etrafında farklı şekiller vardı.Yıldız,Güneş,Dünya ve ateş...Dairenin etrafını saran çizimlerden belli olanlar bunlardı.
"Gözlerini kapat yoksa başın döner.Buraya gelirken girdiğin kovuğu hatırlıyorsun değil mi?Orayı hayal et."
Gözlerimi kapatıp tüm zihnimi o kovuğa yönlendirdim.Etrafımı saran rüzgar dalgasının saçlarımı uçuşturduğunu hissediyordum.Bir süre sonra rüzgar dindi ama hala açmamıştım gözlerimi.Kıkırtısını duydum.Gözlerimden öpüp fısıldadı.
"Gözlerini sıktığında çocuk gibi oluyorsun.Aç artık.Geldik."
Gözlerimi yavaşça açtım.Ağacın önündeydik.Bir sincap peşinde koştuğumda hayatımı değiştiren ağaca ulaşmıştım.Etrafıma baktım.Her şey aynıydı.Aylardan mart olmalıydı.Zaten ben gideli yaklaşık altı-yedi ay olmuştu.Elimi bir an bile bırakmamıştı.Yavaşça ona döndüm.
"Binlerce kez pişmanlık yaşadım buraya geldiğim için.Ama asıl ironik olan ne biliyor musun?Buraya geleceğimi bile bile o kovuğa girerdim.Hemde düşünmeden."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP KRALİÇE
FantasíaKorku muydu hareketlerimi yöneten?Yoksa mecburiyet mi?Artık kendime soru sorduğumda cevabı veremiyordum. "Binlerce kez pişmanlık yaşadım buraya geldiğim için.Ama asıl ironik olan ne biliyor musun?Buraya geleceğimi bile bile o kovuğa girerdim.Hemde d...