Şüphenin Filizleri

174 70 67
                                    

Azra

Aklımda yer edineceğinden emin olduğum o buz mavisi gözlerine son bir kez bakıp ona sırtımı çevirdim ve arkama bakmadan orayı terk ettim. Ama sanki bir muharebe meydanından çıkmış gibiydi yüz ifadem. Yorgun ve heyecanlı. Tüm kan yüzümde toplanmıştı sanki.

Ama beni endişelendiren bu değildi. Endişem bu hallerimi sanki Karanın görüyor oluşuydu ben onun karşısındaydım sanki ve Karan bu halimi görüyor ve bundan zevk alıyor gibiydi. Özgüven senin neyine der gibi bakan bakışlarının altında...

Arabaya binip kontağı çalıştırana kadar bu hissiyat devam etti. Araba nihayet hareket edip bardan uzaklaşmaya başladığım da sanki Karandan ve onun o mağlup eden derin bakışlarından uzaklaşıyor gibiydim ve bu huzurlu hissetmeme neden oluyordu.

Ne Karan vardı ne de verdiği hissiyat...

Yalnız ben vardım şimdi. Sonra huzurlu ifademin yerini acı bir gerçek yüzünden huzursuzluk aldı. Ben kulüpte olan olaylı karşılaşmamızı dert ediyordum ama görev için beş ay daha ona tahammül etmek zorunda kalacaktım.

Direksiyonun kenarlarını tutan ellerimi açıp kapattım sıkıntıyla, ilk dakikadan içim şişmiş yüreğimi umutsuzluk kaplamıştı. Kendime güvenim sonsuzdu. Zekiydim, gözü kara bir kızdım tuttuğumu koparırdım ama Karan da kolay lokma değildi hani.

Bunu o konuşma sırasında açıkça görmüştüm ve açık vermemek için kendimi bayağı bir zorlamıştım. Sanırım şimdi daha iyi anlıyordum ekibimin bu soruşturmayı neden bu kadar uzun zamandır çözemediğini. Karan, resmen şeytana pabucunu ters giydirirdi...

Eve vardığımda sıkıntıyla anahtarı anahtar deliğine geçirdim ve çevirdim. Ayağımın topuk kısmı çok ağrıyordu ve buna iç sıkıntımda eklenince durum çekilmez bir hal alıyordu.

Kapının açıldığını kendimi birden içeride holde bulduğumda fark ettim. Çok mu gürültülü olmuştu acaba?

Derene görünmeden yukarı çıkmak istiyordum, şimdi birde onun çenesini çekemezdim.

Elime aldığım topukluları ses çıkarmadan kapının karşısındaki aynalı dolabın rafına koydum ve parmak uçlarım da holün içerisinde ilerledim. Lütfen uyumuş olsun lütfen. Salonun kapısına geldiğimde kapı pervazından içeri usulca kafamı uzattım. Düştüğüm hale bak kendi evimde kardeşimden kaçıyordum. Ne komik ama...

İçerisi aydınlıktı ve kimse yoktu. Oysa Deren beni bekleyeceğini söylemişti. Sadece bir buçuk saat geç geldim hemen de uyumuş.

"Madem beklemeyip uyuyacaksın ışığı kapat bari!"

Ses yoktu uyumuştu belki de dediğim gibi. Odadaki uzun sessizliği bir şeyin kırılma sesi böldü. Refleks olarak sesin geldiği yere baktım. Misafir odasında üç kapı vardı ve ses mutfaktan gelmişti.

Gözüme duvarın köşesinde duran ortanca boy boş vazoyu kestirdim ve ona doğru ilerledim. Vazoyu elime aldığımda sıkıca kavradım ve mutfağın kapısına doğru ilerledim. Eğer hırsız falan varsa kafasına bu vazoyu geçirecektim. Temkinli adımlarla mutfağa doğru ilerledim ve elim duvarda tecrübesizce anahtarı aradı. Bulduğumda nihayet mutfak aydınlanmıştı ve karşımda gördüğüm kişiyle elimdeki vazoyu yere düşürmem bir oldu.

Bir vazoya bir ona bakarken bu sessizliği gülerek bozan o oldu.

"Azra yaa ahaha suratının halini görmeliydin. Çok komikti."

Bir süre çatık kaşlarımla onu izledim ve bende dayanamayıp gülmeye başladım. İkimizde karnımızı tutarak kahkaha atıyorduk.

Derin bir nefes alıp soluklandım ve sakin tutmaya çalıştığım sesle eski dostuma seslendim.

KUMPASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin