Silahlı Oyun

112 51 49
                                    



Azra

Gizli bir görev uğruna kimliğini değiştirip türlü oyunlarla hayatına girdiğin birinin her şeyden habersiz şekilde asıl adını söylemesi ve bunu gayet normal bir şekilde dile getirmesi nasıl bir şeydir? Şu an deneyimlediğim şey tam olarak buydu.

Karan'ın tepkisini kestiremediğim için nasıl bir tepki vermem gerektiğini bilmiyordum. Uzun süre sussam daha çok kuşkulanacak, tokat atsam abartı olur. Saçmaladığını söyleyip sesimi yükseltirsem de bir şey sakladığımı fark edecek lakin bu kadar susmam da kendim için iyi değil.

Ama konuşursam da kekeleyip, durmadan saçmalayacağım için bir süre yüzüne baktım. Ah ne olurdu şimdi telefon çalsa ve arayan Lavin olsa da beni bu işkenceden kurtarsa...

Karanın göremeyeceği açıdan sağ elimle eteğimin kenarını sıktım. Bu sıra da dışarı çıktığımız andan beri esip duran rüzgâr beraberinde gök gürültüsünü getirdi. Ama yerimde kıpırdamadım veya korkmadım. Şu an sadece ona bakıyordum. Beni bakışlarıyla yiyip bitiren, gittikçe sonuma yaklaştıran adama baktım. Bir cevap vermemi bekliyordu.

Kuruyan dudağımı dilimle ıslatıp ona baktım tam konuşma ya başlayacakken sağanak yağmur yağmaya başladı. Elimi kafamın üstünde tuttum sanki yağmur damlalarının beni ıslatmasını engelleyebilirmişim gibi. Ama böyle olmayacaktı hala yağmur damlalarından korunamıyordum kontrol amaçlı elimi saçlarımın arasına attım. Sıkıntıyla ofladım saçlarım yağmurdan dolayı spagetti ye dönmüştü iyice. Böyle olmayacak diye düşünüp çantamı kolumdan indirdim ve kafamın üzerine doğru getirdim.

Belki küçüktü ama iş görürdü. Karan bu halimi görüp yamuk bir şekilde gülümsedi. Ardından ceketini üstünden çıkarıp iki tarafından tuttu ve yanıma gelip hem kendini hem de beni gölgeye aldı. Ben ise kafamın üstüne doğrulttuğum çanta ile Karana bakakaldım. O da bu bakışımı fark etmiş olacak ki konuşmaya başladı. "Bakma öyle üşütüp hasta olacaksın." Kafasını kaldırıp elimde tuttuğum mini el çantamı işaret etti. "Hem o çanta seni yeterince korumaz, sırılsıklam olursun."

Bir şey demeyip sadece ona baktım yağan sağanak yağmur öyle saydamdı ki Karanın bakışlarını net bir şekilde seçebiliyordum. Sonra teşekkür etmediğimi fark ettim. Salak Azra neden adamın suratına boş boş bakarsın ki? Durumu toparlayıp bir şeyler demek için ağzımı açtım. O sırada Karan konuşarak buna engel oldu. "Teşekkürü sonra edersin şuan bu yağmurdan kurtulmaya odaklanmalıyız." Sonra gözleri az ötemizde duran araziyi inceledi ve çenesini işaret etmek için ileri uzattı. "Arabam hemen şurada duruyor, gidip içine girelim böylece ısınırız."

Şaşkın bir şekilde baktım, ciddiydi. İyide ben yabancı birinin arabasına binmem ki hele de onun arabasına hiç binmem. "Olmaz, ben senin arabana binemem." Omuz silkti ve konuşma ya başladı. "İyi, bu yağmurda arabanı aramayı göze alıyorsan gidebilirsin." Hem ona hem de yağan yağmura baktım, yağmur şiddetini arttırmıştı ve Karanın ceketi de su geçirmeye başladı. O sırada Karan konuşmasına devam etti. "Sonuçta hayat senin hayatın, ben karışamam ama yüksek ihtimalle hasta olacaksın." Sonrasın da sanki bu durumdan memnun olmamış gibi dudak büktü. "Sen hasta olunca da randevuyu ertelemek zorunda kalacağız çünkü senden bulaşıcı hastalık kapmak istemem. Bir daha ki sefere öyleyse, ne zaman iyileşirsen artık." Dudağımı ısırıp önce önümüzde duran arabaya sonra da Karana baktım. Acaba nasıl bir his olacaktı, acaba dayanabilir miydim? Onunla aynı ortamda olmaya bir kez daha...

Endişeli bakışlarımı görünce kıkırdadı ve arabasını işaret etti. "Korkma, ısırmaz" Yüzümü buruşturdum hah dercesine ses çıkartarak, sonra ondan tarafa dönüp sen gerçek misin bakışı attım. Ama ağzımı açıp herhangi bir şey söylemedim. O da bayat esprisine cevap vermediğimi fark etti. Sadece omuz silkmekle yetindi ve yağan yağmur saçlarını ıslatmaya başlayınca o da konuşmaya başladı. "Sohbetine doyum olmuyor ama artık arabaya mı geçsek, ha illa ben yağmuru seviyorum ıslanmak benim için problem değil diyorsan sen bilirsin. Kararına saygı duyarım."

KUMPASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin