Sergi Binasında Bir Gece

120 53 101
                                    

Azra;

Hayatta bazı anlar vardır; sona biraz daha yaklaştığını düşünürsün ve çaresizce sonunun yaklaşmasını beklersin. Bazı anlar için de biraz kelimesi yetersiz gelir bizzat diptesindir.

O an için her şey anlamını kaybeder ve senin elinden bir şey gelmez olur. Çaresizlik elini kolunu bağlar adeta. Dilin lal olur bedenini bir felç dalgası kaplarda hareket edemezsin ya hani.

El mecbur çaresizliği kabullenirsin ve sonunu beklersin. Bu birazdan içine düşeceğin karanlık bir kuyuya benzer. Hatta o kadar karanlıktır ki dibi göremezsin.

Karan o derin kuyuydu işte. Ve birazdan ben onun karanlığına düşecektim. Sağ kalır mıydım orası meçhul...

Ama hayır böyle bitemezdi, izin veremezdim buna. İnanmaz şekilde Karana baktım bana hala şüpheli gözlerle bakıyordu.

"Kullandığım parfüm defne aromalı değil diye nasıl böyle bir çıkarım yaptın anlayabilmiş değilim ama bir şeyden çok eminim. Sen saçmalıyorsun. Arkası boş çıkarımlarını kendine sakla."

Nefes nefese kalmış bir şekilde omzumdaki çantayı elime alıp içinden bir kaç gün önce çıkardığım sahte ama son derece gerçek duran kimlik kartını gözüne sokmak istercesine ona yaklaştırdım.

"Bak burada ne yazıyor görüyor musun?"

İsmimin yazılı olduğu yerin altını parmakla gösterip ismimi heceleyerek söyledim.

"DEF-NE A-CAR."

Kimliği görmesi için biraz daha yaklaşırdım ve sonra geri çektim. Böyle bir şey beklemediği çok belliydi ama yine de şok içindeymiş gibi görünmüyordu.

"Ben daha birkaç gün önce gördüğü kişiye yalan söyleyecek kadar basit biri değilim."

Bir şey demeden önce gözlerime uzun uzun baktı ve derin bir nefes aldı. Nasıl bir açıklama yapacaksa bunun için baya bir sabra ihtiyacı varmış gibi görünüyordu.

"Bir, ben sana öylesin demedim. Verdiğim çiçek örneği basit bir örnekti. İkincisi de, madem yalan söylemiyorsun madem dürüstsün. Dediğim şeyler için gösterdiğin bu aşırı tepki niye?"

Şimdi o da benim kadar sinirli görünüyordu ve bunu normal tonda başlayıp sonlara doğru yükselen ses tonundan anlıyordum. Ama kendini bastırıyordu. Kaba birisi gibi görünmek istemediği için böyle yaptığını düşündüm.

Konuştukça yaklaşan adımları dibimde bitince son buldu. Tepeden bana bakarken hizama gelmek için kafasını aşağı eğdi ve böylece son noktayı da koymuş oldu.

"Bunun için de bir açıklaman var mı Defne Acar?"

İlk birkaç dakika hiçbir şey söylemeden sadece saf bir öfkeyle ona baktım. Haklı olması canımı sıkan bir diğer konuydu. Sahi neden bu kadar aşırı tepki veriyordum? Ben Karan olsam karşımdaki kişi de bu kadar abartılı tepki verse, ben de aynı şüpheci tavırla yaklaşırdım karşımdaki kişiye. Karan yine iyi suratıma çarpmıyordu. Yine de ona hak verdiğimi onun bilmesine gerek yoktu.

Dişlerimi sıkıp sesimi kısık tonda tutarak konuşmaya başladım.

"Aşırı tepki verdiğim falan yok. Sadece çok üzerime geliyorsunuz ve haliyle geriliyorum. Lütfen daha fazla sabrımı zorlamayın."

Öfkeyle bakan yüzü söylediğim şey yüzünden kısa bir an şaşkınlıkla gölgelendi. Öyle ki gergin yüz hatları bile yaşadığı şaşkınlıktan dolayı gevşemişti. Karşısında durup hala ona gergin bir şekilde baktığımı gördüğünde şaşkın yüz ifadesini anında suratından kazıdı. Dudakları düz bir çizgi aldığında ifadesizce bana bakmaya başladı. Sanırım üstüme fazla geldiği konusunda o da hemfikirdi. Hala bana bakarken bu sefer geriye doğru birkaç adım attı ve sıkıntılı bir tavırla ellerini saçlarının arasından geçirdi.

KUMPASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin