İlk Kıskançlık Belirtileri

58 15 0
                                    

Karan;

Sözde bana güvendiğini söylemiş ve öylece gitmişti. Bir deponun çıkışına bir de ayağımın önünde duran silaha baktım. Gerçekten onun gözünde güvenilir biri imajı mı çiziyordum? Halbuki bugün yaptığım şeyler ile ona göz dağı vermeye çalışmıştım. Bana karşı en ufak bir hatasında başına neler gelebileceğini göstermek istemiştim ve o da bana güvendiğini söyleyip gitmiş miydi yani? 

Vermesini beklediğim tepki değildi bu! Aksine korkması ve bundan sonra daha dikkatli olacağına dair yemin etmesini istiyordum. Sinirli bir şekilde ellerimi saçlarımı acıtacak şekilde kafamın üzerinden geçirdim. Şımarık bir çocuk gibi sızlandığıma inanamıyorum! Defne, gerçekten sınırlarımı zorluyorsun! 

Oturduğum yerde ileri doğru uzanıp silahı elime aldım ve dizlerimden kuvvet alıp ayağa kalktım. Havadan dolayı depoda soğumaya başlamıştı. Uzun zamandır aynı pozisyonda oturduğum için sızlayan vücut kaslarım yüzünden somurtmadan edemedim. Elimde duran silaha bir süre daha bakıp pantolonumun bel kısmında duran emniyetine yerleştirdim. Deponun kapısını kapattığımda da anahtarını cebime attım. Kim bilir, bir daha buraya ne zaman gelirdim? 

...

Salonun duvara yakın yerinde duran siyah l koltuğun üzerinde oturuyordum. Daraldığımı hissettiğim için de beyaz gömleğimin ilk iki düğmesini çözmüş bağrımın gözükmesini sağlamıştım. Önümde duran plazma tv kapalıydı. Lambalar kapalıyken ortamı aydınlatan tek ışık kaynağı gökyüzünde ki ay ve yıldızlardı. Ne zaman durup düşünmek ve kafamda olup biten şeyleri netleştirmek istesem burada öylece otururdum. Karanlık sevdiğim bir renkten çok yaşayış tarzım olmuştu. Ben karanlıktım. 

Önümde duran cam masanın üzerindeki kristal bardağa biraz daha viski doldururken Defnenin yaptığı uzun konuşmayı düşündüm. Bu bana karşı ilk isyan edişiydi. Daha önce de buna benzer tartışmalar yaşamıştık ama bu sanki daha farklıydı. Bu Defnenin kendini gizlemeden içindekileri ortaya döktüğü ilk konuşmaydı. Çünkü onu uzun zamandır gözlemliyordum. Hayatıma girdiği andan itibaren yani. Gizlemeye gerek bile duymadığım bencilliğim onu öfkelendirmişti. Aslında ona anlattığım kadar alçak biri değildim ama onu sınama isteğimi de görmezden gelememiştim işte. 

Defne buydu işte. Bir amacı olsa bile bunu duyguları ile gizlemeyi çok iyi becerebilen biri. Bazı durumlarda olan soğukkanlılığı da dikkatimden kaçmamıştı. Onu sınamak için karşısına çıkardığım ve neredeyse benzetilmekten nevri dönmüş eski adamımı gördüğünde de korkup çığlık atmak bir yana dursun mimik bile değiştirmemişti. Sonra onu katil olması için teşvik etmiştim. Gerçi teşvik kelimesi nazik kalır, ben onu resmen zorlamıştım. 

Silahı eline aldığında ilk bir kaç dakika acemi rolü oynamış güya beceremiyorum demeye getirmişti. Ama sonrasında, yani onu  kızdırdığım da o acemi Defneden geriye bir şey kalmamıştı. Hele bana öfke ile batığında o silahı tutuşu... Silahla bütünleşmiş gibiydi. Onu ilk defa bu kadar gözü kara görmüştüm. Ve ne yalan söyleyeyim bu hali oldukça hoşuma gitti. Ama kuşkulandırmadı da değil. Sahi! Bir kadın olmasına rağmen o şekilde silah tutmayı nasıl öğrendi? 

Olduğum yer de doğruldum bunu düşünürken. Parçaları birleştirmeye çalışıyordum şimdi. Soğukkanlı oluşu, otoriter oluşu, sürekli bir şeyleri saklamaya çalışan hareketleri. Silahı profesyonelce kullanması... Sahi! Ben onun ne işle uğraştığını kendisine hiç sormamıştım. Defne ile ilgili araştırmam gereken şeyler listesine bir madde daha eklenmişti şimdi. Merak etmeden edemedim. Acaba bu listenin sonu ne zaman gelecek? Derin bir iç çektim. Hevesim kaçmıştı, olduğum yerde doğrulup elimdeki kristal bardağı cam masanın üstüne geri bıraktım. Koltuğa geri yaslanıp etraftaki sessizliği dinlemeye kaldığım yerden devam ettim.

KUMPASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin