İsyan Ve Yol Ayrımı

46 15 5
                                    

Azra;

Hayatım boyunca bir maske takmam gerekse acaba hangi maskeyi takınırdım?

Aslında mesele hiç bir zaman tek bir maske takınmak değildi. İnsanlar her gün bambaşka duygularla bambaşka maskeler takıyordu zaten. Ve çoğu durumlarda bunu belirleyen karşısın da ki kişinin kendisine karşı tavırları oluyordu. Ve insan açık vermemek için o maskeyi kullanmak zorunda kalıyor ve buna "adamına göre muamele yapmak" diyordu.

Keza benim için de durum aynıydı. Hareketlerimi, bir sonraki hamlemi hep karşımda ki kişinin tavırları belirliyordu. Bu durum hayatım boyunca hep böyle olmuştu.

Ama yine de düşünmüyor değilim. Acaba hayatım boyunca bir maske takmam gerekse hangi maskeyi takardım? Herkesin tanıyıp bildiği ciddi, otoriter ve sessiz bir Azra' mı? Yoksa zihnimin derinlerinde bulunan yeri gelince flörtöz yeri gelince çılgın ve gözü pek olan Azra' mı?

Şimdiye kadar olan gözlemlerime göre ilk seçenek Karanın karşısında pek de iş görmüyordu. Eğer o Azra olmak isteseydim amacımı açıkça belli etmek zorunda kalırdım ve bu da işimi baya zorlaştırırdı.

Seçmem için iki maske verilmişti bana;

-Ya amacımı açıkça belli edip Polis Azra'yı oynayacaktım.

-Ya da deli dolu kimsenin bilmediği dünya ya sadece bir kaç dakika önce gelen çılgın Defneyi kullanacaktım.

Olduğum gibi kalıp gerçek Azra'yı göstermem Karan gibi bir mafya adamının karşısın da çok zordu. Karan koskoca bir mafya adamıydı ve benim onun güvenini kazanmam lazım dı. Polis olarak karşısına çıkamazdım.

O yüzden ikinci seçeneğime baktım. Deli dolu olan Defne benim yeni maskemdi. Oynaması bir tık zordu ama imkansız değil di. Yeni kullanacağım bu maske bana çok şey kazandıracaktı.

Ve ben o gün kaderini değiştireceğim adamla buluşmaya gideceğim zaman o maskeyi taktım.

Hâlâ Karana bu kadar yaklaşmış ve ona sarılmışken neredeyse dip dibeyken silahımı bacağına daha da çok bastırdım. Bu hamleyi gerçekleştirmek benim için pek kolay olmamıştı. Lâkin bundan başka çaremde yoktu. Eminim ki Karan hep konuşacak ve canımı sıkacak sözler sarf edecekti. Günün sonunda bana güvenmeyip kafama sıkacağı gerçeği de kuvvetle muhtemeldi.

Bu yüzden ilk hamleyi ben yaptım. Biraz flört eden sözlerle biraz cüretkar bakışlarla bir dansöz gibi kıvırtarak Karana yaklaştım. Beraber omuz omuza uyuduğunuz geceden sonra bu ikinci yakın temasımızdı. Çok düşünmüştüm uygun olup olmama ihtimalini. Ya günahkar olacak ya da masum biri olarak Karanın silahından çıkacak ilk mermiyle ölecektim.

Ama yolun sonunda her ne kadar günahkar olarak anılsam da yaşayacağım bir sürü şey vardı benim. Bir hiç uğruna ölemezdim öleceksem de buna değer bir şey olmalıydı. Karana yaklaştığım da gardını indirip şaşkınlık içinde bana bakan gözlerini görebiliyordum. Bu duruma içten içe kızıyor muydu? Evet. Umurumda mıydı? Hayır.

Sözde öneri barındıran ama tek bir cevabının olduğu itiraz kabul etmeyen bir teklif sunmuştum. Ya kabul edip suyuma gelecek ya da reddedip elimi kana bulamama sebep olacaktı.

İki elimi de eş zamanlı olarak göğüs hizasına getirip omuzuna doğru yukarı çıkardım, bunu bilerek yavaş bir şekilde yapmıştım. Tepkilerinin üstünde bir etkim olup olmadığını anlamak için. Hatta gözlerimi gözlerinden bile ayırmadım bunu gözden kaçırmamak için.
Buz mavisi gözleri kutupları andırıyor, bana karşı ördüğü bilmem kaçıncı duvarından dolayı hislerini tahmin edemiyordum. Ne hissettiğini anlamadığım için bir çıkarım da yapamıyordum ve zaten azıcık olan cesaretim de giderek tükenmek üzere idi tıpkı sabrım gibi...

KUMPASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin