Tatsız Tesadüf

29 6 2
                                    

Azra

'' Cüneyt Özkaya, kurbanın yakınının adı.'' 

Odaya derin bir ölüm sessizliği çökerken partnerim Ali birbirimize baktık. Kuşku içinde hâlâ Aliye bakarken konuşmaya başladım. ''Cinayeti kim haber verdi demiştin?'' Ali bir kapıda bizden haber bekleyen sekretere bir de bana bakarken konuştu. ''Cüneyt Özkaya.'' Sesi gergin bir şekilde çıkmıştı. Sanırım o da yavaş yavaş bir şeylerin farkına varıyordu. Ya da ben öyle düşünmek istiyorum. 

Gözlerim Ali ile elinde tuttuğu dinleme cihazı arasında mekik dokurken seslendim. ''Cihazı sakla, varlığını bizden başkası kimse bilmemeli.'' Anladığını belli eder şekilde kafasını salladı ve cihazı ceketinin iç cebine koyarken endişeli bir şekilde bana baktı ve konuştu. ''Peki adamın kuzeni ile yalnız mı görüşeceksin? Yoksa ben de eşlik edeyim mi?'' 

Gözlerimi kısıp düşünüyormuş gibi bir ifadeye büründüm ve karar verdim. Güven vermeye çalışır gibi Aliye bakıp dostane bir şekilde gülümsedim. ''Bir meslektaş fena olmaz aslında. Hem konuşma sırasında gözümden kaçan şeyleri sen fark edebilirsin.'' Memnun olmuş bir şekilde gülümsedi. ''İyi o zaman kalıyorum.'' Sonra şakayla karışık takıldı. ''İyi polis kötü polis olacak mı peki?'' İfadesi kurnaz bir hal alırken bilmiş bir tavır takındı. ''Bak eğer öyleyse, kötü polis ben oluyorum.'' 

Göz devirip gülümsedim ve konuşmaya başladım. ''Durumun gidişatına bağlı. Eğer kurbanın akrabası bizi zorlarsa bu dediğini yapabilirsin. Hiç bir şekilde karışmayacağım.'' Sonra göz kırptım. Memnun olmuş bir şekilde gülümsedi ve destekler bir şekilde omzuma iki kez vurdu. ''Bunu duyduğuma sevindim işte. Eksik olma partnerim.'' 

Sadece kafa sallamakla yetinip hala kapıda bizi bekleyen sekretere baktım ve konuşmaya başladım. ''Pekala Aysel, Cüneyt Beyi içeri alabilirsin.'' Beni onaylayıp dışarı çıktı o sırada Alide yanımdan kalkmış karşımda duran sandalye de yerini almıştı. O sırada içeri Cüneyt girmişti. O da odanın içerisinde ilerleyip Alinin karşısında yerini aldı. Ama Alinin aksine oturduğu yerde arkaya yaslanmadı, onun yerine sopa yutmuş gibi dik bir şekilde oturuyordu. 

Alıcı gözüyle Cüneyt Beyi süzdüm. Klasik bir üniversite genci gibi gözüküyordu. Uzun olduğunu belli edecek şekilde tepesinde topuz yaptığı kızıl saçlar, pürüzsüz bir yüz, mavi gözler ve çenesinde hafiften çıkan seyrek sakallar. Üzerinde siyah bir ceket vardı. Bu adamla ilgili bildiğimiz tek şey İstanbul Üniversitesinde İktisat bölümünü okuması ve Selçuk beyin kuzeni olmasıydı. Bir de İstanbul da herhangi bir mafyanın üyesi olarak bulunmasıydı. 

Bakışlarımı Cüneytten çevirir meraklı bir şekilde Aliden tarafa baktım. Avını keskin gözlerle inceleyen bir şahin gibi bakıyordu Cüneyt Beye. Ortamda sessiz iç ürperten bir atmosfer oluştuğunda bu atmosferi sonlandırmak için konuşmaya karar verdim. Bakışlarım Cüney'tin üzerine kitlenmişti. 

''Kuzeniniz Selçuk Bey ile en son ne zaman görüştünüz?" Etrafı inceleyen meraklı bakışlarını, sorduğum soru ile bana çevirdi. Ben ise sakin bir şekilde duruyor, onun vereceği cevabı bekliyordum.

Bir polisi cevapsız bırakıp öylece bekletmenin yanlış bir şey olduğunu anlamış olmalı. Bakışları ilk Alinin sonra benim üzerimde durdu. Yerinde doğruldu ve konuşmaya başladı. "Geçen pazar olması lazım, birbirimizi hayat akışının getirmiş olduğu yorgunluktan dolayı görme fırsatımız olmamıştı."

Ali duyduklarına inanmıyormuş gibi bir tavır takındı ve kinayeli bir eda ile konuşmaya başlayıp Cüneyte açıklaması için fırsat vermedi. "Siz de neden biraz kafa çekmiyoruz deyip akşam bara mı davet ettiniz?"

Sonra tek kaşını sorgular gibi havaya kaldırıp aynı kinaye ile konuşmaya başladı. Ama bu sefer biraz daha ciddiydi. Gözleri Cüneytin bir kaç gün önce almış olduğu darbeden dolayı morarmış ama gün geçtikçe etkisi biraz daha dinmiş göz kapağını inceliyordu. "Fazla içki ters tepti sanırım." Tedirgin bir şekilde alt dudağımı ısırırken Cüney'tin vereceği tepkiyi kestirmeye çalıştım. Ali sözünü tutmuş, kötü polis rolünü profesyonalce oynamaya başlamıştı. 

KUMPASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin