Şaha Kalkan Duygular

10 2 0
                                    

Azra

Gözlerimi açtığımda hastane odasında olduğumu ve bir hemşirenin baş ucumda durup serumla uğraştığını gördüm. Hemşire bana bakıp onu izlediğimi gördüğünde nazik bir şekilde gülümsedi ve ellerini uğraştığı serumdan çekti. ''Serumunuz da birazdan biter. Tekrar geçmiş olsun Defne hanım.'' Ona cevap vermek için kafamı olumlu anlamda sallayıp teşekkür ettim. Hemşire sadece olumlu bir baş selamı verip odadan çıktı ve bu şekilde ben de iç çekmek için fırsat bulabildim.

''Şimdi nasıl hissediyorsun?'' O sesi duyduğum da oda da yalnız olmadığımı fark ettim ve kafamı yavaşça ondan tarafa çevirdim. İlk gördüğüm şey tepkisiz bakan gözleriydi. Oysa bayıldığım zaman endişeyle bağırmıştı. Sonra bana son dediği şey aklıma geldi ve hala onun tepkisiz yüzüne bakarken yutkundum. ''İyiyim, beni buraya sen mi getirdin?'' Sorduğum şey onun soğuk mavilerini bir an için ısıtıp bana sıcak bakmasını sağlamıştı. Ama bu saniyelikti, öyle ki bir an hayal olduğunu bile düşündüm.

Olduğu yer de geriye doğru yaslanıp kollarını göğsünün hizasında birbirine bağladı ve yine o ukala gülüşü takındı. ''Uyanman iyi oldu, ben de sıkılmaya başlamıştım burada öylece durmaktan.'' Kaşlarımı çatıp olduğum yer de doğrulmaya çalışırken hem belim hem de incittiğim ayağım acımıştı. Bu yüzden acı dolu bir inlemeyi dudaklarımın arasından azat ettim. O sırada sanki oda da bir rüzgar esmiş ve Karan hemen yanımda bitivermişti.

Acıdan gözlerim yaşarmıştı ama yine de kendimi ona bakmaktan alıkoyamıyordum. Lakin hayranlıkla dolu olduğunu düşündüğüm yüz ifadem onu pek mutlu etmemişti. ''Düşüncesiz kadın, neden ani hareketler yapıyorsun? Bana aklımı kaçırtmak hoşuna mı gidiyor?'' Hakareti için ona sızlanacak iken son dakika da itiraf ettiği gerçek susmama, susup onu izlememe sebep olmuştu. Çok endişeli görünüyordu, bunu ona söyleyip pişman etmemeye karar verdim. ''Ö-özür dilerim, daha dikkatli olacağım. Merak etme.''

''Merak etmiyorum, daha dikkatli olmalısın zaten. Olmak zorundasın çünkü-'' Öfkeyle başladığı cümlenin sonunu nasıl getireceğini bilemediği için bir süre sadece öfkeyle soluklanmaya devam etti.

Emrivaki tavırları ise sinirlerimi bozmaya başlarken, beni görmediğini düşünerek önümde ki boşluğa bakıp gülümserken dilimle kuruyan dudaklarımı ıslattım. Ardından başımı kaldırıp meydan okurcasına kaşlarımı çatarak ona baktım. ''Çünkü ne, ne çünkü? Bir emir veriyorsun madem devamını da getirsene!'' Bir elini tepemde ki baza başlığına yaslarken diğeriyle de kolumu mengene gibi kavramıştı. Konuşmuyor sadece yarı öfke yarı şaşkınlıkla bana bakıyordu. Ne yapmaya çalıştığını kendisi de bilmiyordu sanırım. İşte bu daha da çok canımı sıkıyordu. Bazen aramıza duvar örüyor sonra bir şey oluyor ve o duvarlar tam kalktı, tam gerçek Karanı görebileceğim sanıyorum ve o duvarlar varlığını belli edip yine bana tosluyorlardı.

''Ben sıkıldım artık, neden kendime daha çok dikkat etmek zorundayım? Canın istediği için mi? Yoksa biraz da olsa beni umursamaya mı başladın? Öyle olsa ne çok gülerdim, çünkü ihtimali bile komik. Sen oyuncaklarını asla önemsemezsin! Bir süre oynar sonra bir kenara fırlatıp atarsın! Benim için de aynı imayı yaptın, benimle oynamak hoşuna gidiyormuş ya, böyle demedin mi geçen gün? Öyleyse şimdi sorun ne?''

Mavi göz irisleri büyüyüp göz bebeği giderek küçülmeye başladığında daha da dibime yaklaştı. Bundan korkmalı mıyım? Bilmiyordum. Kolumu kavrayışı şiddetini daha da arttırırken sanki bir şeylere tutunmaya, öfkesini canlı tutmaya çalışıyordu. Bu, canımı incinen ayağımın acısından daha fazla yakmaya başladığında, dişlerimi sıkıp ifadesiz tutmaya çalıştığım gözlerimle ona baktım. Lakin yaşaran gözlerim canımın yandığını açıkça ele veriyordu. Tüm okyanusu içinde taşıyan parfümünün kokusu burnuma geldiğinde istemsizce gözlerimi yumup yeniden açtım.

KUMPASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin