20.Bölüm

50.6K 2.4K 1.2K
                                    

Yıl 1955 Sakarya

On beş yaşında aklı kâh oyunlarda olan kâh yaşadığı yerin ağırlığını omuzlarında taşıyarak büyük bir kadın gibi davrandığım dönemlerimdi.

Etrafta kurt sürüsü kadar tehlike arz eden bir kasaba halkı varken hareketlerim kısıtlanıp duruyor,dedikoduların kurbanı olan zavallı kadından dem vurulup attığımız her adımda bu hadise örneklendiriliyordu.

On dört yaşımdayken ortaya çıkıp yayılan bu iftira on beşli yaşlarımın ilk aylarınıda kapsamıştı.

Hayatımın en karanlık altında kalan dönemleriydi .İnsanların ne kadar acımasız ve gaddar olduğunu sezinlemiş kanlı canlı bu duruma şahitlik etmiştim.

Tüyler ürperticiydi...

1940 yılının çetin bir kış gününde doğmuşum annemin anlattıklarına göre.Ev ortamında yaşam bulan naçiz bedenim aileme,evimize şenlik getirmişti.

Annemin hamile kaldığı her bebek doğduktan birkaç gün sonra öldüğü için benim hayata tutunmamı sevgi dolu ve yaşlarla bulanık bakışlar eşliğinde seyredip durmuşlar.

Kurbanlar kesilmiş,sadakalar verilerek kutsanmıştı doğuşum.Üzerime fazlasıyla düşmüş ve beni erkek kız ayrımı yapmadan bağırlarına basmışlardı.

Tanrı tarafından bahşedilen cana emaneten gül gibi bakıyorlardı.

"Anne ben çıkıyorum."Diye seslendim elime küçük bir sefer tası almış içine yaptığım yemeklerden koymuşken.

Annem melhafını düzeltip ağır adımlarla yanıma geldiğinde ağzını araladı.

"Dikkatli ol yavrum."Tembihleyip aynı şeyleri dile getirdi durdu ardından dua etmeye başlayarak kaza beladan korunmam için üzerime üfledi.

Bu hareketine tebessüm edip yanaklarına küçük birer öpücük kondurdum ve kenarda duran lastik ayakkabılarımı ayağıma geçirerek bedenimi evden dışarı attım.

Dağlar esenlikle beni selamlıyor,sokak top oynayıp koşuşturan çocukların neşe dolu sesiyle inim inim inliyordu.Ne şahaneydi.

Elimdeki sefer tasını sıkı sıkıya tuttum düşmesini engellemek amacıyla.Patikalarda kayan ayakkabılarımla zor bela tırmanıp kollarıma birkaç çizik katsamda istediğim yere nihai kararlılığım sonunda ulaştım ve görmek istediğim tanıdık silueti aynı yerde buldum.

Arkasında dikilip dururken beni hissetmiş gibi saliseler içinde yüzünü çevirdi.

Gözleri artık gözlerimdeydi.

Uçurumu andıran ve öfkenin en kızıl tonuna boyanan bakışları eşliğinde yanak içlerimi kemirip duruyor eteğimin kumaşını sıkıp gevşeterek yakıcılığını üzerimden atmaya çalışıyordum.

"Ben geldim."Diye söylendim.

Ağlaya ağlaya eşelediği toprağa,beyaz kefene sarılmış cansız ve haraketsizliğe ortaklık eden annesini bir başına koymuş,yıkılmıştı.

Yalnızdı fazlasıyla.Her geldiğim vakit istisnasız o iri vücudunu burada buluyordum.

Çok sular akmamıştı mazinin üzerinden taş çatlasın iki ay olmuştu lakin o ilk gündeki gibi kötüydü.

Ruhu ölüydü,bedeni ölüydü,kalbi ölüydü...Yaşayan bir ölüyü andırıyordu velhasılıkelam.

Derin bir nefes soludu.Dudaklarının üzerinde dilini birkaç defa gezdirip genizini temizlediğinde ayağımla toprağı eşeliyordum.

"Her gün seni görmekten, karşıma çıkmandan bıktım usandım.Eyvallah yanımda olup bana destek vermeye çalıştın ama eksenimde dönüp durmaya devam etme!"

Deli Maran +18|KabadayıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin