tekrardan selamlarr
Ve iyi okumalarrNeden ve nasıl yıllar sonra böyle bir günde karşıma çıkmıştı ki. Böyle karşılaşacağımızı hiç düşünmemiştim.
Burak yüzüme bön bön bakıyordu. Ne desem nasıl anlatsam bilemedim. En iyi seçenek konuşmadan devam etmekti bende öyle yaptım, hiç bir şey demeden yürümeye devam ettim. Evin kapısının önüne geldiğimde kapı açıktı, Eslem bana tuhaf tuhaf bakıyordu tahmin ediyorum ki gözlerimin kızarıklığı hayla geçmemişti. Hiç bir şey demeden yanından sıyrılıp geçtim. "Ben çok yoruldum bugün erken yatacağım" dediğimde anıl susar mı? tabi ki de hayır.
"Alya saat öğlen üç iyi misin sen?" karşıma geçti ve yüzümü tokatlama başladı "Kendine gel.""Erken yatacağım dedim anıl" dediğimde nedense irkilerek geri çekildi. Acaba çok mu bağırmıştım?
"Yemek ye öyle yat bari zaten çubuk krakerden bir farkın yok"
"Yemek hazır olunca çağırırsınız biraz dinleneceğim" deyip odama girdim. Arkamdan kapıyı kapatıp yatağımın ucuna oturdum. Gözlerimi kapattım, derin bir nefes alıp verdim. Acaba Aras o gün kurtardığı kişinin ben olduğumu biliyor muydu? "kafamda deli sorular" diye mırıldandım. Yataktan kalkıp dolabımın önüne geldim. Kapağını açıp raftaki küçük sandığı çıkardım. Sandığı yere koyup hemen önüne bağdaş kurarak oturdum. Sandığı açtığımda bir sarı kaban iki beyaz elbise biri pek beyaz sayılmazdı kıpkırmızıydı ama bir zamanlar bembeyazdı. O günden bana kalan tek şey kanlı elbisemdi en azından onların kanını taşıyordu.
Bu yüzden saklıyordum ne zaman zor zaman geçirsem açtığım kapılar bu elbiseye çıkıyordu. Kanlı elbiseyi asla yıkamıyordum da. Annem ve babamdan kalan tek şeydi diğerlerinin hepsi evimizde kalmıştı, evin yolu ezberimde olmadığı için asla gidememiştim evimize. Elbisemin kokmaması için sandığın içi kokulu sabunlarla doluydu. Genelde annemin kullandığı sabunları alıyordum. Sabunları da sürekli değiştiriyordum.
Kanlı elbiseyi elime aldım sanki babam veya annem kokacakmış gibi derince içime çektim kokusunu.
Kapım hızla açıldı, kafamı kaldırdığımda Eslem ile göz göze geldik yavaş adımlarla yanıma geldi. Önüne gelen siyah düz saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı ama perçemleri tekrar önüne geldi bıkkınlıkla ofladıktan sonra yanımda durup dizlerinin üzerine çöktü. Onu gördüğümde nedense gözlerim dolmuştu. Kolunu omzuma koydu beni kendine doğru çekerek sıkıca sarıldı. Ona karşılık vererek bende sarıldım ve dayanamayıp ağlamaya başladım. Titreyen sesimle "İyi ki varsın Eslem" dediğimde güldüğünü duydum. Kafasını geri çekerek kafamı ellerinin arasına aldı ve sıkıca yanığımı öpüp geri çekildi. "Sende iyi ki varsın Alyam"
Gülümsedim, gözlerine baktım. Onunda gözleri dolmuştu.Anıl'ın bağırışı ile salona geçtik masaya ne buldularsa koymuşlardı resmen.
Mantıdan kahvaltılıklara, çorbadan patlamış mısıra kadar vardı.
"Bu ne zevksiz bir masa böyle. Hiçbiri birbiri ile uymuyor" dedim ardından anıl devam etti.
"Maalesef evde bir çubuk kraker yaşıyor da onu patates yapmaya çalışıyoruz" Gözlerimi devirip Burak'ın yanına oturdum.
"Bu masadan zehirlenmeden çıkarsam helal bana" dediğimde üçü de güldü.
Burak "Yıldızımın keyfi yerine gelmiş patlat bir şarkı Eslem"Anıl araya girerek. "Eşarbını yan- eşarbını yan bağlama kurban olim allah'ın adını verdim" dediğinde Eslem kafasına bir tane geçirdi.
"Ya bir git saçmalama" bu hallerine gülmeden edemedim, hafif bir tebessümle onları izliyordum. Gözüm Burak'a kaydı gülerek beni izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Sessizliğinde
Teen FictionHani derler ya, "Bir gün mezarlık başında af dilerken bulacaksınız kendinizi. Ölü bir beden diri bir sözden daha çok yakacak canınızı." Haklılarmış. Ben annem ve babamın ölümüne sebep olmuştum. Beş yıldır mezarlıklarının başında onlardan af diliyo...