İyi okumalarrrHiçbir şey gerçek gibi değildi yaşadıklarımın gerçek olması imkansız gibiydi. Dizi film çekiyorduk sanki. Belki de bir kitabın içindeyimdir. Kim bilebilir ki? Son bir ayda yaşadığım şeyleri artık kaldırabilecek gibi değildim. Her şey artık o kadar çok üstüme geliyordu ki ben kendimde taşıyacak kaldıracak gücü artık bulamıyordum.
Göz kapaklarım çok ağırdı asla açamıyordum. Bir kaç ses vardı ama ne konuşulduğunu pek anlamıyordum. Gözlerimi kırpıştırarak zar zor üstündeki ağırlıktan kurtulmuştum. Gözleri mi açtığımda karşımda bembeyaz hastane tavanı duruyordu. Büyük ihtimalle Aras ile konuşurken bayılmıştım. Konuştuklarımızı pek hatırlamıyordum. Az çok gözümün önünde canlanıyordu ama pek net değildi.
Etrafa baktığımda odada kimse yoktu derken kapı açıldı ve odaya ilk önce bir hemşire ve ardından da Aras girdi. Gelen hemşire biten serumu başka bir serumla değiştirdi ve çok durmadan odadan çıktı. Odada sadece ben ve Aras kalmıştık ve Aras asla yüzüme bakmıyordu. Bakışlarını sürekli başka bir yöne kaçırıyordu.
"Aras."
"Efendim." diyerek mırıldandı hala bana bakmıyordu.
"Yüzüme baksana." dediğimde direkt bana baktı. Demek ki bana bakması için illa söylemem gerekiyormuş. Aras'ın gözleri kıpkırmızıydı. Aras ağlamış mıydı?
"Ağladın mı sen? Neden ağladın kötü bir şey mi oldu? Anıl iyi mi?"
"Anıl iyi merak etme."
"Ne oldu o zaman ne bu halin?"
Gözlerini tekrardan kaçırdı. Bu haline hiç alışık değildim. Acilen eski haline geri dönmesi gerekiyordu.
"Baban-" diyerek söze başlamıştı ki odanın kapısı hızla açıldı ve içeriye babam, Burak ve Eslem girdi. Ne tesadüf iyi insan lafın üstüne gelirmiş.
"Aa baba Aras'ta tam senden bahsediyordu."
Babamın bakışları bir anda değişti ve Aras'a baktı. Aras babama kafasını çevirip bakmadı bile. Bu sefer gözleri direkt gözlerime bakıyordu sanki gözlerime kilitli kalmıştı.
"Ya öylemi nasıl bahsediyordun Aras iyimi kötümü." Aras cevap vermedi. Aralarında yine ve yine bir şey olmuştu. İki dakikalık bayılmamızda bile bir şeyler oluyordu. Bir salın beni.
İkisini tanımayan biri bile uzaktan baksa aralarındaki gerilimi anlardı. Aralarında her ne geçtiyse babam benden saklamak isterken Aras yine anlatmak istiyordu umarım babamdan korkup da anlatmaktan vazgeçmezdi. Acayip derecede merak ediyordum.
"Tam bahsediyordu ki sen geldin baba." dedim ve bakışları yumuşadı. Bana dönerek gülümsedi ve yatağımın kenarına oturup elimi tuttu.
"Neyse kızım sen nasılsın. Daha iyi misin? İki gündür uyutuyorlar seni o güzel gözlerini özledim." gözlerimi şokla sonuna kadar açtım ve bağırarak.
"Ne?" dedim. İçeride tuhaf bir ölüm sessizliği oluştu. Hepsi birbirine bakıp ne diyeceklerini düşündüler. Aras hala gözlerime kilitlenmişti. Gözleri dolu doluydu şu an üstüne gitmek istemiyordum en sonunda yalnız kalacaktık. O zaman konuşmamız daha iyi olurdu.
"İki gün mü? Neden iki gündür uyutuyorlar beni?" Burak ortadaki tuhaf sessizliği bozdu.
"Her an kriz geçirebilirdin. Bunu önlemek için doktorlar uyumanın daha iyi olacağını söylediler. Babanda senin iyiliğin için kabul etti. Büyük bir sorun yok yani."
"Neden kriz geçireyim ki? Birine tekrardan bir şey mi oldu? Anıl iyi mi? Beni kandırmıyorsunuz değil mi? "
"Hayır hayır kimseye bir şey olmadı anıl gayet iyi hatta dün gözlerini de açtı ama geri uyuttular ağrısı olur diye. Tüm riskler ortadan kalktı. Sorun şu ki sen Anıl'ın neden vurulduğunu öğrenmişsin bu yüzden kriz geçirmeni azaltmak istediler." diye kısaca özet geçti Eslem.
Bayılmadan önce Aras ile olan konuşmalarımız kulağımda çınladı. Şimdi hatırlamıştım Anıl benim yüzümden bu haldeydi.
Üstümdeki çarşafı kenara iterek doğruldum. Benim doğrulmam ile Aras'ta artık dünyaya dönebilmişti ve hemen kolumdan tutarak beni durdurdu.
"Nereye?" kolumu ondan çektim.
"Anıl'ın yanına gidiyorum."
"Yat dinlen Alya." dedi babam
"Yeteri kadar dinlenmişim zaten rahat bırakın beni." ayağa kalktım. Kalktığım gibi başım dönse de umursamadım. Serum tüpünü elime alarak Burak'ın kokuna girdim. Burak bir şey demeden beni odadan çıkartıp. Anıl'ın kaldığı odaya doğru ilerledi.
Anıl'ın odasına önüne gelmiştik. Kapının önünde durdum. Yüzüne bakabilecek cesaretim var mıydı? Hayır yoktu.
Arkamı dönüp odama geri dönmeyi planlamıştım ki Burak tuttuğu kolumdan beni çekiştirerek içeri girdi. Anıl ile göz göze geldik, uyanmıştı iyiydi. Gülümseyerek bana bakıyordu. Zar zor birkaç adımla yanına ilerledim yatağının yanında durdum. Ona bakıyordum oda bana bakıyordu. Tek fark o gülümserken ben ağlıyordum. Yatağının yanındaki sandalyeye oturdum ve elini tuttum.
"Anıl ben çok özür dilerim hepsi benim yüzümden oldu. Sen iyi misin? Ağrın var mı varsa söyle doktoru çağırayım. Çok ağrın varsa ve doktorlar bile geçiremiyorsa söyle tamam mı öperim ben belki o zaman geçer olur mu? Söyle ama sakın söylememezlik yapma. Anıl sana bir şey olacak diye çok korktum. Ben, ben çok özür dilerim."
Ellerini yüzüme getirerek göz yaşlarımı sildi.
"Alya'm bir tanem ağlama iyiyim ben. Hem senin yüzünden olmadı ki. Bu senin elinde olan bir şey değil tamam mı kendini üzme bu kadar. Bak bir hafta falan buradayım. Her şeye rağmen yıkılmadık biz buna da yıkılmayacağız. Yani kısaca yıkılmadık ayaktayız güzelim. Ben o eve dönünce bana çok sevdiğim o kurabiyelerden yapmazsan asıl o zaman yıkılırım haberin olsun." Güldüm.
"Sen iste yeter ki ben sana her şeyi yaparım. Senin için sizin için canımı bile veririm ben."
"Hop orada dur bakalım burada canını verecek birisi olacaksa o kişi sen olmana asla izin vermem ben veririm canımı sana gerek kalmaz" Diye aramıza girdi Burak.
"Oooo saçmalayın kimse canını falan vermeyecek çünkü öyle bir şey asla olmayacak. Sakın ha benim gibi iki üç kurşunla yığılmayın yataklara." Dedi anıl. O sırada kapı açıldı ve Eslem içeri girdi.
"Bak darılırım bensiz toplanmışsınız ya öyle olsun."
Burak "Gel kız buraya." diyerek Eslem'i kolunun altına alıp saçlarından öptü.
"Hadi lan gelin topluca sarılalım özledim sizi." dedi Anıl.
Anıl'ın doğrulmasına yardım ettim. Arkasına yastığı koyarak yüzüne baktım..
"Rahat mı böyle."
"Rahat Alya'm rahat sen dert etme hadi boş ver yastığı gelin grup sarılması." Kollarını iki yana açtı bir taraftan ben diğer taraftan Burak ve Eslem kollarının arasına girdi. Canını acıtmadan yavaşça sarılıyorduk.
"Bir daha sakın benim için bu salak kafa gibi canınızı tehlikeye atmayın. Benim sizden başka hiç kimsem yok tamam mı. Sizi de kaybedersem yaşayamam ben. Siz olmasaydınız ben diye bir şey kalmazdı bu dünyada. İyi ki varsınız."
Üçü de sadece bana bakıp gülümsediler.
Uzun zaman sonra bir bölüm ile karşınızdayım
Şuana ladar bana destek olup bölümleri okuduğunuzçin teşekkür ederim iyi varsınız.
Oy vermeyi unutmayın diğer bölüm görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Sessizliğinde
Roman pour AdolescentsHani derler ya, "Bir gün mezarlık başında af dilerken bulacaksınız kendinizi. Ölü bir beden diri bir sözden daha çok yakacak canınızı." Haklılarmış. Ben annem ve babamın ölümüne sebep olmuştum. Beş yıldır mezarlıklarının başında onlardan af diliyo...