Günaydınnnn
Bu bölümü yazarken chanın dediği bir kelime var, aslında sıradan ama nedensiz bir şekilde yazarken kalbim tekledi??? Daha ince hiçbir kitapta olmamıştı, garip oldum??? Chan???? Aşkım beni sal??
***
Bomboş olan derslikte Chan sıralardan birine otururken Seungmin de onun kucağında, sıkıca boynuna sarılmış bacaklarını her iki yanından sallandırıyordu.
"Hadi ama," deyip belini okşadı Chan yavaşça. Burada böyle olmalarının üzerinden belki bir saat geçmişti ama Seungmin ağlamayı kesmemişti. "Ağlama artık."
"Sus." deyip sözlerini böldü Seungmin. Burada, böyle bir saattir ağlıyorsa onun özlemindendi. Mümkünmüş gibi boynuna daha da sıkı sarılırken Chan da belindeki kollarını sıkılaştırmış, onu kendine çekmişti.
"Öyle işte," deyip omuz silkti ve dudaklarını Seungmin'in omuzuna bastırdı. "Dediğim gibi, bir şeylerinde farkına varmak için gittim bir yandan. Maile cevap verirken geleceğimi fakat orada temelli kalacağımı söylemek için bana iki hafta vermelerini istedim."
Seungmin büyük bir merakla onu dinlerken o da tüm nedenini açıklamaya devam etmişti. "Bir şeylerin farkına varmamız gerekiyordu, büyük sorumluluklarımız var. Seni aşabilir miydim yoksa aşamayacak kadar büyük müydü bana yaptıkların, oraya gittiğimde yalnız olduğum için bunu düşündüm hep."
Kafasını geri çekip dolu gözlerle ona bakan çocukla göz göze gelip güldü. "Ama sensiz olmuyormuş. Ben bunun farkına vardım."
"Neden açmadın telefonlarımı peki?"
"Telefonum gecenin köründe uyku sersemi laboratuvardan ayrıldığım için elimden düştü ve dokunmatiği bozuldu. Hatta öldü denilebilir. Bir yere götürmeye de vaktim olmadı."
Chan bu laflarını üstüne "Hatta istiyorsan," deyip cebindeki telefonunu biraz da olsa zorlanarak çıkarmış ve aralarına tutup sallamıştı. "Bak, ne işliyor ne de ses veriyor. Sadece ekran aydınlanıyor."
Seungmin bozuk telefona bakıp göz devirdi ve Chan'ın elinden alıp arkasındaki sıraya bırakarak geri kollarını boynuna sardı.
"Ne zaman geldin?"
"Birkaç saat oldu. İndim, eve geçtim, dağıttığın yerleri topladım ve seni görmek için okula geldim."
Dağıttı yerler der demez Seungmin'in aklı aynada gördüğü şeye ve kendisi ile çarpıştığı o ana giderken bunu Chan'a söylemeyi aklına not etmiş ama şimdi yeri olmadığı için "Çok sinirliydim sadece," deyip omuz silkmişti.
Chan gülerek onun ellerini tuttu. "Zaten telefonu öldürünce ben bayağı fena yandığımı anlamıştım. Sadece odama zarar vermen az geldi."
Kurduğu cümle ikisini de güldürürken Seungmin "Buradasın artık yani?" diye sordu emin olmak için. Ellerini Chan'ın yanaklarına koymuş okşarken Chan başını salladı. "Burdayım, gitmiyorum. Seninleyim, ağlamak yok tamam mı? Hadi kalkalım yoksa biri gelirse fena olur."
Seungmin lafını ikiletmeden Chan'ın kucağından kalkmış kenara bıraktığı çantasını eline almıştı. Burada ve gitmeyecekse sorun yoktu. Yan yana sınıftan çıkarlarken Chan onu özleyen öğrencileri ile selamlaşıyor, gülüşüyordu koridorda.
Seungmin'in ağlaması ise tüm dillere dolanmıştı bile ama pek umurunda değildi.
Chan'ın odasına geldikleri gibi kapıyı kapatırken çantasını kenara atıp koltuğa oturdu. Chan da ona gülüp yanına gelmiş, kolunu omuzuna atıp kendine doğru çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
awaken, seungchan ✓
Fanficdünya'nın en genç profesörlerinden biri olan bang chan'ın uğraşması gereken fazlasıyla zeki bir öğrencisi vardı.