İlk defa bir kitabım bu kadar hızlı 18. bölüme ulaştı, alkış alabilir miyim
Bolca yorum istiyorum kaçtım
***
"Nasılsın?"
Seungmin'in sesini duymak onu rahatlatmıştı, Chan bir nefes verip sırtını kapıya yaslarken tüm yükü uçup gitmiş gibi hissediyordu.
"Sanırım iyiyim," deyip saçlarını karıştırdı. "Sen?"
Aslında tam olarak iyi denilemezdi ama sesini duyduğu için şu anlık ruh hali iyiydi, Seungmin de açmasının verdiği mutlulukla gülümserken "İyiyim," diyerek geri masaya indirdi bakışlarını. İç çekti. "Açmayacaksın sanmıştım."
"Açmazsam beni bir daha asla aramayacağını söylemiştin."
"Hatırlıyorsun."
Kafasını salladı. "Hatırlıyorum. Cümlelerin kafamda yankılanmayı seviyor, istesem de unutamam."
Seungmin duyduğu bu cümle ile güldü. Tırnakları masaya vurmayı kesmiş, "Neden geç açtın?" diye sormuştu bu sefer. Tam olarak ne konuşacağını bilmiyordu bu yüzden aklına gelen ilk şeyi söylüyordu.
"Laboratuvardaydım, orada tamamen radyasyon olduğu için telefon gibi aletleri fazlasıyla uzak bir odada tutuyoruz. Bu yüzden koştum."
"Gider gitmez neden laboratuvara girdin? Dinlenseydin."
"Dinlenseydim," diyerek düşünür gibi yaptı ve ilerleyerek kanepeye oturdu. Başını geriye atıp gülümsedi. "Dinlenseydim seni düşünmekten kafayı yerdim. Gerçi bunun da pek etki ettiği söylenemez ama..."
Kurduğu cümlelerle yine Seungmin'i tav etmeyi başarıyordu. Seungmin önündeki kahve kupasını kavrarken kıkırdamış, bununla beraber Chan "Nasıldı bugün ilk dersiniz?" diye sormuştu. "Yeni gelen hoca, nasıldı?"
"Kesinlikle berbattı!" dedi Seungmin yerine gelen morali ile. Kaşlarını çattı. "Bir insan bu kadar katı olabilir, cidden! Nefes bile almamıza izin vermeden dersi işledi ve gitti. Jeno eylem yapmayı düşünüyor sen geri gel diye." Ekledi. "O eyleme ben de katılacağım."
"Unuturuz diyordun."
İç çekti. "Her seferinde çok büyük konuşuyorum. Unutamam, bastırmaya çalışırım, deli gibi bir şeylerle meşgul olurum. Bir şekilde boşluğunu kapatmaya çalışırım ama unutur muyum? Bundan hiç emin değilim."
Seungmin'in cümlelerinden sonra ikisinden de iç çekişleri dışında ses çıkmamıştı. Chan da aynısını düşündüğü için diyecek pek bir şeyi yoktu aslında. Sonra Seungmin tekrar konuşmuştu. "Sweatimi almışsın yine."
"Kıyafetlerin güzel."
"Hayır," dedi Seungmin reddederek. "Beni seviyorsun."
"Evet," deyip kabul etti Chan. "Seni seviyorum."
Onun inkar etmemesi Seungmin'i güldürürken Chan da üstündeki tişörtün birkaç düğmesini açmış, gülmüştü. "Morley ne demiş biliyor musun?" diye konuşurken Seungmin "Hım?" dedi merakla.
Chan sırıttı. "Bir matematik problemine dalıp gitmekten daha büyük mutluluk yoktur. Onun matematik dediği benim için sensin."
"Hadi ama, flört yöntemlerin berbat!"
Duyduğu cümle Chan'a kahkaha attırdığında "Ne yapayım?" demişti. "Ben fizikçiyim benden edebiyat yapmamı bekleme. Ha çok istiyorsan bir şey daha söylebilirim."
Bu adam...
Çok hoşuna gidiyordu.
Seungmin yüzündeki sırıtışla "Söyle," derken Chan kıkırdayıp yalandan boğazını temizlemiş ve oturuşunu düzeltmişti. "Capra demiş ki, biz atom fiziğinde bir nesnenin kendi özelliklerinden söz edemeyiz. Bu özellik ancak nesnenin gözlemci ile giriştiği etkileşim sonunda meydana gelmektedir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
awaken, seungchan ✓
Fanfictiondünya'nın en genç profesörlerinden biri olan bang chan'ın uğraşması gereken fazlasıyla zeki bir öğrencisi vardı.