Minho'nun hastaneden çıkmasının üzerinden yaklaşık bir hafta geçerken o mesleğine diğerleri de işlerine dönmüşlerdi. Chan, kampüsün bahçesinde yürürken binadan çıkan sevgilisini gördüğü gibi gülümsedi.
Adımları hemen ona doğru yönelmiş, önünü kesmişti. Seungmin, çarpmaktan son anda kurtulurken kafasını kaldırarak güldü. "Hey."
"Nereye böyle?"
Yan yana yürümeye başlamışlar, Seungmin omuz silkmişti. "Dersim bitti, eve geçeyim diyordum seni görüp odanda bulamadım."
"Biraz hava almak istemiştim," dedi Chan dürüst olup. Elini giydiği kumaş pantolonun cebine yerleştirdi. "Son sıcaklar. O yüzden tadını çıkarmak gerek. Günün nasıldı bebeğim?"
Aslında pek iyi sayılmazdı çünkü bugün Chan ile hiç dersleri yoktu. Seungmin bununla beraber dudaklarını büzüp "Kötü," demiş ve eklemişti. "Seninle dersim yoktu."
Kıkırdadı. "Sen değil miydin ya benim yüzümü görmeye dayanamayan?"
"Ya sussana uyuz adam, geçmişi sürekli yüzüme vurup durma. Sanki sütten çıkmış ak kaşıksın, zaten kampüsün ortasındayız öpemiyorum seni, sinirimi bozuyorsun. Yürü git."
Elini kaldırıp hafifçe Chan'ı ittiğinde Chan keyifle büyük bir kahkaha patlatmış, bazı gözler onun kahkahası ile üstlerine dönerken "Aşığım sana ya," diye konuşmuştu. Saatine baktı. "Boş vaktim var, seni bırakayım mı?"
Göz kırptı. "Öpersin de hem."
Bu lafla beraber Seungmin de kendini tutamadan gülerken "Olur," deyip reddetmemiş ikisi arabaya binip kampüsten ayrılmışlardı. Seungmin açık camdan elini çıkarmış hızla beraber eline vuran rüzgarı hissederken diğer eli de Chan'ın elini tutuyordu.
"Sınıftakiler bana garip garip bakıyor," diyerek güldü. "Galiba bendeki yüzüğü fark ettiler ama sormaya cesaretleri yok gibi."
Chan dudaklarını büzdü. "Kampüsün ortasında öpüşüp cevap verebilirdik."
"Nasıl profesörsün sen be?"
"Diyene bak! Öpemedim diye kızan da bendim, hah!"
"Norveç'teki Chan nerede ya?"
Seungmin yalandan oyuncu bir tavırla bağırırken Chan trafik ışıklarında durmuş ardından da sevgilisini ensesinden tuttuğu gibi kendine çekerek dudaklarını dudaklarına bastırmıştı. Sesli bir öpücük bırakıp geri çekildi. "Yok sana o Norveç'teki Chan falan, biz varız, beğenirsen."
Başını eğip ışığa baktığı sırada şu hali Seungmin'i o kadar çok eğlendiriyordu ki sırıtmadan edemiyordu.
Geri geri dönen saniyelerde bakarken vakitleri olduğunu anladığı gibi "Ya sen varken," demiş ve Chan'ı yanaklarından tutarak kendine doğru çekmişti. "Başkası kim hım?"
Dudağının kenarına art arda birkaç kere öpücük bıraktığında Chan gözlerini kıstı. "Parmağında oynatıyorsun beni."
Sırıttı. "Farkında olman güzel." Ardından da geriye yaslanıp onun omuzuna parmak uçları ile vurmuş "Sür bakalım," diyerek ışıkları işaret etmişti.
Chan kıkırdayıp geri yola koyulurken Seungmin bir kafede durmuştu bir ara, ikisine kahve alıp geri gelmiş yolda kahvelerini içip muhabbet ede ede vakit geçirmişlerdi.
Onu evinin önüne bırakırken Chan kaşlarını kaldırdı. "Jisung ile Minho'nun ne yaşadıklarını biliyor musun?"
Seungmin kafasını salladı, bilmiyordu çünkü Jisung o gün hastaneden gelince 'iyiymiş' diye kestirip atmış üsteleyince de sinirle arkadaşlarını savuşturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
awaken, seungchan ✓
Fanfictiondünya'nın en genç profesörlerinden biri olan bang chan'ın uğraşması gereken fazlasıyla zeki bir öğrencisi vardı.