1.5

9K 1K 944
                                    

Selam

Naber

Diğer bölümü yazmaya başlıyorum bitirince atarım

Kaçtım

***

Pazartesi sabahı Chan erken saatte okuldaydı, bir yandan Yunho'nun bölüm hocaları ile görüşürken neden onu şikayet edip attırmadığını soran hocalara eğitim hayatını böyle bitirmeyeceği cevabını verip kapatıyordu konuşmayı.

Cumartesi akşamı eve gelip yatmış ardından da pazar günü ikinci vizelerden önce bir ara quiz olacağını söylemişti. Şimdi ise öğrencilerin harıl harıl çalıştığını görmek onu güldürüyordu.

Sözleri Yunho'ya fazlası ile etki etmiş olmalı ki hiç karşılaşmamıştı bugün onunla. Kolay kolay sinirlenmezdi fakat sinirlenince de karşısındaki kişinin korkmasını isterdi.

Şimdi de istediğini elde etmişti.

Bilgisayarındaki quiz sorularına bakıp sırıtırken ayağa kalkıp odadan çıkacaktı ki bilgisayarının ekranına düşen ani bir mail ile duraklamış, okumak için eğilmişti.

Gönderen kurum önemliydi çünkü.

Uzun ve resmi yazılı kağıt, her cümlesinde kaşlarının kalkmasına sebep olurken duraksadı.

Ayladır üzerinde çalıştığı ve Kuantum Modelinin gelişmesine yardımcı olan projesi Avustralya'nın en önemli okullarından biriyle ortak çalışmasıydı. Okul onu temelli olarak yanında istiyordu.

Böyle bir profesörü kaçırmak istemezlerdi.

Chan da zaten bunu bekliyordu.

Bilgisayarı kapatıp odasından çıkarken fotokopi odasına girip elindeki bellek sayesinde quiz sorularını çıkartmaya başlamıştı. O daha tam olarak bir şey demeden okulda proje hakkındaki dedikodusu yayılmıştı bile.

Seungmin yutkunarak sırtını duvara yasladı.

O cidden temelli olarak gidecek miydi?

Belki bundan birkaç ay önce olsa ders konusunda sadece üzülürdü, Chan ders konusunda cidden harika bir öğretmendi fakat şimdi onu daha yakından tanımak, ondan hoşlanmak, bir şeyleri tam olarak kabullenemeden gideceğini öğrenmek...

Gerçek olmamalıydı.

"Biz geldik!" diye bağırdı Felix. Anında koşup Seungmin'in yanına geçmiş, koluna girmişti. "Seungmin'im duydun mu Chan hoca gidiyormuş? Projeniz vardı sizin, o ne olacak?"

"Ona mı takıldın?" dedi Jisung. Yanlarına oturdu. "Bunun hali hal değil. Senin şu anda zil çalıp oynaman gerekmiyor mu?" Göz kırptı. "Yüzünün hali ne?"

"Gerçekten gidiyor yani?" deyip arkadaşlarına baktı. Şaka gibiydi. "Gerçekten gidiyor mu?"

Jisung omuz silkti. "Öyle diyorlar. Birkaç akademisyen falan söylemiş, bize de Minho iti söyledi. Biz de sen biliyorsundur diyerek yanına geldik ama halin hal değil güzellik."

Tam olarak ne yapacağını bilmiyordu Seungmin. Ne demeliydi? Beni bırakıyor musun demek için erkendi fakat bir o kadar da geçti. "Ben de bilmiyorum," deyip durgun bir şekilde omuz silkti. "Beklemiyordum. Şaşırdım." Ayağa kalktı. "Ona sorsam iyi olacak."

Jisungların bir şey demesine izin vermeden merdivenlere yönelirken gerçek olmamasını, dedikodu olmasını istiyor, bir yandan da olmadığını bir o kadar biliyordu.

Odanın önüne geldiği kapıyı çalıp içeri girerken gördüğü boş yer ile duraksayıp derin bir nefes aldı ve kapıyı kapatıp koltuğa doğru ilerledi. Elbet gelirdi.

awaken, seungchan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin