Bölüm 30:Bana bir vedayı bile çok görmüştü.

90 6 0
                                    

RÜZGAR

Neşe Hanım gelince yanına yaklaştım.

"Neşe Hanım sanırım ben işten ayrılsam iyi olacak. Sizi de nelerle uğraştırıyorum." Dedim. Çok mahcup olmuştum. Başkası adına utanmak diye bir deyim var ya Emine adına utandım. Emine haklı bile olsa bu tutum ve davranışları ile kendini haksız duruma sokuyordu.

"Aa duymamış olayım. Senin suçun yok canım. Emine problemli biri zaten, Cihangir'e göre biri de değildi. Er geç bunu kabul edecek. Hem böylesi daha iyi oldu. Cihangir'in dengi değil o kız." Dedi.

"Nasıl yani?" Dedim. Bir tek ben öyle düşünmüyor muşum demek ki.

"E be kızım bu çocuğun sana âşık olduğunu bilmeyen mi kaldı? Nasıl bir evlilik olacaktı ki bu. Ah be! kızım ikinizi de çok seviyorum, sen gelince o çocuğa gülümseme oldun." Dedi.

"Nasıl? Cihangir beni başlarda sevmiyordu ki hep tersliyordu." Dedim.

"Ne zaman oldu bilmiyorum ama bence en başından beri aşıktı ama korkuyordu. Cihangir'i uzun süredir tanırım. Çok iyi bir babası vardı nur içinde yatsın. Annesi de çok iyi kadındır, ailesini sevmeyen yoktur. Dürüst, vefakâr, eğitimli, becerikli, akıllı bir çocuk Cihangir. Kim kızını ona vermek istemez ki? Babası vefat edince annesi yalnız kalmasın diye üniversiteyi bırakıp geldi. Şu kasabanın bütün kızları âşıktır Cihangir'e. Ama gözlerine sen ışık oldun. Senelerdir ışıksız yaşıyordu çocuğum, babasını kaybetmek çok zordu onun için. Birden büyük bir sorumluluk aldı. Hep yalnızdı Cihangir. Kimseyle görmedim ben onu. Bence kendisine denk kimse de yoktu buralarda ondan. Seni sevdiğini anladığımda da çok sevindim aslında. Bir defa sana bakışını yakaladım. Sen bir şeye gülüyordun. Aydın Usta'ya gülüyordun sanırım. İçeri girmişti de seni gülerken görüp bir kalmıştı o an. Gözlerini senden alamamıştı sonra silkelenmişti. O ifadeyi yakaladığımda hadi hayırlısı demiştim içimden. Seni de onun kadar seviyorum, senin buralara kadar gelmenin de bunun için olduğunu düşündüm hep. Hiçbir sebep yokken buralara gelmeni buna yordum. Bu kader diye düşündüm. Kader seni Cihangir'e getirdi. Ama zorla da olmaz biliyorum." Dedi.

Ben hiçbir şey diyemedim, ne diyebilirdim ki? Ayaklarıma baktım. Sanki onlar fısıldaşırlardı, söyleyecek bir şeyim yoksa hep bunu yaparım ve yine aynı şeyi yapıyordum. Cihangir'in bana bakıp kaldığını hiç fark etmedim. Benim için kavga ettiğini söyleyene kadar da beni sevmediğini düşündüm hep. Ne kadar körüm. Ben düşüncelere dalmışken Neşe Hanım başımı okşadı.

"Seni üzmek istemedim." Dedi.

"Yok hayır." Diyebildim, üzülmedim ama söyledikleri kafamı karıştırmadı değil. Bunca yolu gerçekten bunun için gelmiş olabilir miydim? Cihangir için mi gelmiştim gerçekten ben? Bu kader miydi?

Akşamüstü Lee kucağında çiçeklerle çıkageldi. Onu görmek iyi olduğunu bilmek iyi geldi ancak aklım Neşe Hanım söyledikleri ile meşguldü. Kollarımı bağladım, bana doğru yaklaşmasını bekledim.

"Özür dilerim." Dedi ve çiçekleri bana uzattı. İlk önce almadım.

"Hangisini seversin bilmediğim için hepsinden aldım. Özürüm kabul edildi mi?"Dedi. Kaşlarını kaldırdı, bana bakıyordu, biraz baktım yeşil gözlerine;

"Kabul edildi." Dedim ve çiçekleri aldım. Ne diyebilirdim ki? Yelkenleri çabuk indirmiştim. Sonra kolunu bana doğru kıvırarak uzattı.

"O zaman bana eşlik et." Dedi.

"Nereye?"

"Hazırsan çıkalım." Dedi. Neşe Hanım'a iyi akşamlar dileyip eşyalarımı alıp çıktım. Kafamı dağıtmak iyi olurdu. Lee birlikte olamayacağımızı söylüyordu, Neşe Hanım ise Cihangir ile bir araya gelmemiz için beni kaderin bu kasabaya getirdiğini söylüyordu. Bense kendimi kayboluyor gibi hissediyordum. Nasıl düşünmem gerektiğini, nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Lee ile oteldeki odasına gittik. Sofra hazırlatmıştı: yemekler, salatalar, içkiler... Masa donatılmıştı.

RÜZGARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin