RÜZGAR
"Kokuyorum, sarılmayayım." Dedi sanki umurumdaydı. Ben iyice yaklaşıp sarıldım sıkıca. Düşündüğü kadar kötü kokmuyordu. Belki biraz ama beni rahatsız etmiyordu. Birini sevdiğiniz zaman böyle oluyor işte. Başkasında rahatsız edecek şeyleri onda seviyorsunuz.
"Ne dedi sana?" Diye sordum başımı göğsünden ayırıp kaldırıp baktım. Yüzünü görmek için benim başımı atmosfere uzatmam onu ise magmaya bakması gerekiyordu. Kısa biri değilim ama o uzun işte Canını sıkılsın istemiyordum Cihangir'in. Emine tam bir baş belasıydı.
"Saçmaladı işte. Boş ver." Dedi. Elimden tuttu ve evime doğru geçtik. Cihangir duş alırken ben de kıyafetlerini makineye attım. Benim evimde giyeceği başka bir şey olmadığı için ona aldığım bornoz ile oturuyordu. Onun da boyu kısa kalıyordu. Sırıklara özel bornoz üretiliyor mu acaba? Varsa da buralarda yoktu. Bulabildiğim en büyük bornozu almıştım. Bana geldiğinde duş almak isteyecekti malum. Bazen sanki ne yapsam ona doyamayacakmışım gibi hissediyordum. Ben de hazırlıklı olmak istemiştim. Islak saçlarını elleri ile düzeltti ve çok çaba sarf etmeden saçları gayet havalı bir hal aldı. Cihangir hep böyle yakışıklı mıydı yoksa bana mı şu an inanılmaz çekici geliyordu. Hayran hayran onu izlediğimi fark etti.
"Ne oldu?" Dedi. Meraklı gözlerle bana yaklaşıyordu.
"O bornozun altında bir şey yok ve ben bunu düşünmeden edemiyorum." Dedim. Sıcak basmıştı. Ağzı açık bana baktı ve hatta eliyle ağzını kapatıp, güldü. Sessizce;
"Ayıp" Dedi dudaklarını okuyabileceğim şekilde.
"Yıkamasaydın kıyafetlerimi keşke" Dedi yanıma otururken. Hemen çıkıp gitmesin diye yıkamıştım aslında. Biraz yanımda kalsın istiyordum.
"Otur işte bornozunla" Dedim ve gülüyordum haline.
"Benim kıyafetlerden vereyim istersen" diye de dalga geçiyordum. Benimle güldü o da. Eşofmanlarım dizlerinde filan kalırdı herhalde. Kazaklarımı da crop olarak giyerdi. Yaklaştım iyice, sokuldum. Ben bir dirseğimi koltuğun arkasına dayamış, o dayadığım kolumla da başımı desteklerken ona bakıyordum. Yan oturduğum için bacaklarımı kendime doğru çekmiştim. Benden tarafa olan eli bacağımın üstündeydi. Bilerek bir şey yapmadığının farkındaydım ama o dokunduğu yer adeta alev alıyordu.
"Sana bir şey dedi mi? Canını sıkmadı umarım." Dedi. Emine'den bahsettiğini anlamıştım.
"Saçmaladı ya işte. Sen benimle eğlenir, onunla evlenirmişsin öyle dedi." Dedim.Vurgulayarak söylemiştim ama inandığımdan değil de, Emine'nin mühim bir şey söylemiş gibi olan tavrını yansıtmak istediğimden öyle söylemiştim.. Cihangir'in yüzü asıldı.
"Boş ver. Takılmadım ben. Böyle yetişmiş bir kadın Emine. Hayattaki görevinin, varlık sebebinin evlenip çocuk doğurmak olduğunu sanıyor. Nişanlıydınız ama ayrıldınız. Bunlar olağan şeyler ama nedense kabullenemiyor işte. Onun için dünyanın sonu gibi bir şey herhalde" Dedim.
"Keşke hiç nişanlanmasaydım onunla. Hata ettim." Dedi, derin bir nefes alıp verdi. Önüne bakıyordu.
"Sahi neden nişanlandın ki onunla?" Diye sordum. Manidar bir bakış attı bana o esnada.
"Bilmiyor gibi konuşuyorsun. Sence neden?" Dedi gözlerimin içine bakarak. Hemen yanındaydım.
"Bilmiyorum tabi, neden?" Dedim ben de. Biliyor muydum? Tam olarak bildiğimi söyleyemem. Ben ret ettim diye hemen biriyle nişanlanması mı gerekirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGAR
RomanceRÜZGÂR Gidecektim. Kafama koymuştum. Nereye bilmiyordum ama gidecektim işte. CİHANGİR Âşık oldum, nasıl olduğumu bile bilmeden. Okuyan lütfen ne düşündüğünü de yazmaktan çekinmesin;)