Bölüm 16:"...Sen böyle değildin, sana bir şey olmuş."

96 2 0
                                    

CİHANGİR

Serkan cana yakın biriydi. Beni sevdi sanırım yani benimle sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi konuşmuştu. Sen iyi bir çocuğa benziyorsun bile dedi bir ara. Ona bunu ne düşündürdü bilemiyorum ama ben de onu sevdim. Balığa çıktığımız zaman hem yardım etti hem de sohbet ettik. Rüzgâr'ı oturttuk bir kenara. Önce biz de yanındaydık ama sonra işler için uzaklaştık yanından. Onu daha korunaklı bir yere oturttuk. Bir ara kısa da olsa sohbet etme fırsatımız oldu Serkan ile. Bana ailelerinden bahsetti. Bu kız hep böyleydi dedi Rüzgâr'ı işaret ederek.

"Nasıl?" Diye sordum. Neden böyle söylediğini merak etmiştim. Rüzgâr ile ilgili her şeyi hem bilmek istiyordum hem de bilmemek. Korkuyordum çünkü; daha çok bildikçe daha çok aşık olmaktan veya da birden soğumaktan. Acı verse de Rüzgâr'a olan aşkımı da seviyorum. O içimdeki bir boşluğu dolduruyor. Rüzgâr'dan bağımsız bir şekilde onu sevmek de kendi için de güzel çünkü.  

"Hep bir tuhaftı bu Rüzgâr. Hep bizden farklıydı yani. Farklı istekleri, farklı fikirleri olurdu. Kafası hep karışıktır onun. Teyzemle bol bol tartışırlardı, Rüzgâr'ın garip olduğunu söylerdi teyzem de. Ama aslında hiç birimiz onu anlamıyorduk sadece. O yüzden öyle düşünüyorduk. Hoş hala öyle düşünüyoruz ya." Dedi ve gülümsedi.

Rüzgâr, yetim büyümüş benim gibi. Babası hayatta olmadığından değil ama terk etmiş onları başka biri için. Fazla detay vermedi Serkan ama Rüzgâr'ın terk edildiğini anlayamayacak kadar küçük bir yaşta olduğunu söylüyor. Serkan'ın babası ona da babalık etmiş. Annesi ve kuzenleri ile büyümüş ve biraz da şımartılmış anladığım kadarıyla. Tek kız çocuğu olarak büyümüş. Kuzenleri hep erkek çocukları olarak üzerine düşmüşler biraz. Pek zorluk da görmemiş Rüzgâr. Biraz da belki de ondandır kararsız halleri. Bilemiyorum. Serkan'ın anlattıkları zihnimde bu fikirleri oluşturmuştu.

Serkan gittikten sonra Kadife'nin dedikodusu dönmeye başladı. Öncesinde de ufak tefek şeyler duyuyordum ama önemsizdi onlar çok ciddiye almıyordum. Ama Serkan'dan sonra söylenenler çok çirkindi ve çoğu yalandı. Bire bin katıyorlar, bu yalanları söylemekten de keyif alıyorlardı. Orhan ve arkadaşları Kadife'nin dedikodusunu yapıyordu. Dedikodunun kaynağının Orhan olduğundan emindim. Orhan'ın ki kuyruk acısıydı da diğerlerine ne oluyordu? Kendi kız kardeşleri için, anneleri için böyle konuşulsa ne derlerdi? Ne rezil bir konuşmaya tanık olmuştum. Birkaç defa uyardım, kuzeniydi dedim terbiyesiz tutumlarını yüzlerine vurunca da çirkinleştiler iyice. 

"Ne o Cihangir sana da mı şapur şupur ha? Ondan mı bu kadar savundun." Dedi Orhan. Kan beynime sıçradı o anda ve işler çığırından çıktı. Midemi bulandırıyorlardı artık. Çok fena kavga ettik. Kontrolümü kaybettim. Jandarma bile geldi. Komutan bana fena fırça çekti. Beni severdi. Tekrar okumak istersen sana yardımcı olurum bile demişti bir keresinde, mühendislik terk olduğumu bilirdi. Ertuğrul Bey'i çağırmış hatta o gece. Beni alıp eve Ertuğrul Bey bırakmıştı. Bir fırça da annemden yemiştim ve şaşırmıştı da kadıncağız. Benim kavga ettiğimi görmemiştir ömründe. Her şeyin bir ilki varmış.

"Sen de bir haller var. Sen böyle değildin, sana bir şey olmuş." Dedi annem. Sessiz kaldım ama ikimizde biliyorduk aslında bana bir şeyler olmuştu. Ben eski ben değildim. 

Birkaç gün dinlenince geçiyordu yaralar, bereler ama sızılar kalıyor. Onlar uyuyunca da dinlenince de geçmiyor. Beni sormaya evime kadar gelmişti. Şaşırmadım desem yalan olur, beklemedim bunu yapmasını. Günlerdir görmemiştim onu. Beni merak mı etmiş yani? Nasıl mutlu oluyor insan anlatamam. Beni merak etmiş diyor, beni merak etmiş... Mutlu oluyorsunuz. Beni merak etmiş.

RÜZGARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin