RÜZGAR
Gece saat 12'yi geçene kadar sohbet ettik, güldük. Ertuğrul Bey ilginç bir anısını anlattı. İlk göreve gittiğinde Neşe Hanım'la da yeni evlilermiş o zaman. Gittikleri köyün bir muharı varmış. Ne ilginçtir ki muhtar kızını kendinden yaşça büyük bir adamla evlendirmeye çalışıyormuş. Ertuğrul Bey'in bundan haberi olmuş ve önce güzelce uyarmış vazgeçmesini söylemiş, engel olurum demiş. Fakat bizim muhtar anlamamış, bu da yetmezmiş gibi Ertuğrul Bey'i evine gelip, Neşe Hanım'a para bırakmış. Neşe Hanım'a komutanın deyip vermiş. Neşe hanım:
"Gençtim, cahillikte var tabi aklıma o niyetle verdikleri gelmedi. Olaydan da haberim yoktu, ben de aldım." Dedi.
Ertuğrul Bey'inde paradan haberi yok tabi iki gün geçip de komutandan da ses çıkmayınca rüşveti kabul ettiğini, işe ses çıkarmayacağını düşünmüşler. Oysaki Ertuğrul Bey'in paradan haberi bile yok. İki gün sonra Neşe Hanım paradan bahsedince, Ertuğrul Bey'in öfkeden gözleri dönmüş, parayı aldığı gibi doğruca muhtarın yanına gitmiş,muhtarı bulup paraları yüzüne çarpmış ve bir de yumruk atmış.
"O kadar öfkelendim ki, kendimi zor sakinleştirdim." Dedi, Ertuğrul Bey.
Biliyorum kız ne oldu diyorsunuz, akıbetini merak ediyorsunuz. Size okuyup meslek sahibi olmuş öğretmenmiş, doktormuş demek isterdim ama maalesef. Ertuğrul Bey'in yapacağı bir şey kalmamış, kızı vermişler o adama. Olayın sonunu duyunca da sinirlendim tabi.
"Nasıl iş bu ya? Böyle şeyleri nasıl hoş görüyorlar? Kadınların nedir bu çektiği" Dedim. Neşe hanım da beni onaylayarak;
"Maalesef hala böyle olaylarla karşılaşıyoruz." Dedi.
Cihangir de bir çıkış yaptı; ama beni desteklemek yerine laf sokmakla yetindi.
"Herkes senin gibi özgür kız değil kafası esince çekip gitsin." Dedi.
"Hah sonunda konuştu konuştu ama boş konuştu." Dedim.
Yunus Kaptan Cihangir'e dönüp;
"Uğraşma kızla." Dedi.
Cihangir'in dudaklarından sinirli bir gülümseme geçti. Biraz sonra da yavaş yavaş toplanmaya başlamıştık. Cihangir, gece boyu az konuştu, birkaç defa kaçamak bakışlarını yakaladım. Ona baktığımda bana bakmıyor, bakışlarını kaçırıyordu. "Ne derdin var senin?" Diyeyim diyordum ama susuyordum işte.
Masayı topladık, mutfağa götürdük her şeyi, bir ara Neşe Hanım'la yalnız kalınca sordum:
"Ne derdi var bu Cihangir'in benimle? Sorunu ne anlamadım? Bir tek o kabullenemedi benim varlığımı, bütün kasaba alıştı nerdeyse. Kimse yadırgamıyor artık ama o hala ters, hala aksi." Diye söylendim.
Neşe hanım gülümsedi;
"O da alışır zamanla." Dedi. Ben de başımı sallamakla yetindim. Mutfaktan dışarı çıktık herkes gitmeye hazırlanıyordu, ben de ceketimi giydim Ertuğrul Bey;
"Rüzgâr, baya geç oldu sen yalnız gitme." Dedi, bense hemen atıldım;
"Giderim kendim." Dedim. Yunus Kaptan;
"Cihangir uşağum bıraksun seni." Dedi.
"Yok, yok gerçekten gerek yok." Diye ısrar ettim. Kuyruğu dik tutacaktım.
Az önce hava attım ya şimdi bir de yardım mı isteyecektim? Ama ne yalan söyleyeyim mahalle aralarında bazı yerlerde ışıklar yanmıyordu, oralardan bir parça korkuyordum, yalan değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGAR
RomantizmRÜZGÂR Gidecektim. Kafama koymuştum. Nereye bilmiyordum ama gidecektim işte. CİHANGİR Âşık oldum, nasıl olduğumu bile bilmeden. Okuyan lütfen ne düşündüğünü de yazmaktan çekinmesin;)