Bölüm 46:"Bu damadın." "Bu da torunun."

73 3 0
                                    

RÜZGAR

Hastanede işimizi bitirdikten sonra kafeye döndük. Neşe hanım da bir diğer heyecanlı kişilikti. Neşe Hanım adeta annem olmuştu. Annem demişken ona hiçbir şey söylemedim. Olanlara dair en ufak bir fikri bile yok. Ama yakında o da her şeyi öğrenecek, önünde sonunda bu olacak ve tepkisi ne olacak kestiremiyorum. Her şey yolunda keyfim yerinde biliyordu beni ve şimdilik böylesi en iyisiydi ve en kolayıydı ama dediğim gibi bu durumu uzun süre saklamam pek mümkün değil.

Akşamüstü Cihangir tekrar yanıma geldi ve sahile inelim dedi, ben de kabul ettim ve beraber sahile indik, banka oturduk.

"E niye geldik? Bir şey mi oldu?" Dedim.

"Anlatacağım" Dedi. Elleri cebinde yanımda oturuyordu. Karşıya bakıyordu. Sonra konuşmaya başladı.

"Her şey burada başladı." Dedi kulübeyi işaret ederek. İlk defa birlikte olduğumuz geceden bahsediyor olmalıydı.

"Yani?" Dedim.

"Yine burada başlasın istiyorum." Dedi.

"Ne başlasın?" Diye sordum. Bana döndü. Ellerini cebinden çıkardı ve ellerimi kendi ellerinin içine aldı. Ben de bedenimle ona doğru döndüm. Karnım gittikçe daha da büyüyor.

"Evliliğimiz." Dedi ve cebinden bir yüzük çıkardı. Gözlerimin içine bakarak parmağıma geçirdi yüzüğü. Tek yaptığım sırıtmaktı ve sırıtarak yüzüğe baktım bir süre. Sonra da Cihangir'e kaldırdım bakışlarımı ve boynuna sarıldım. Ben sarılırken;

"Bir an önce gün alalım." Dedi. Tamam dedim sadece ve kimliğimi çıkarıp ona uzattım. Bize bir gün alacaktı ve nikahımızı kıyacaktık. Ben başka bir şey istemiyordum. Sessiz sedasız nikahımızı kıyacaktık. Neşe Hanım ve Ertuğrul Bey şahitlerimiz olurdu ve birkaç kişinin olacağı sadece sakin bir nikah ve beraber bir yemek yerdik ve işte bitti gitti. Kimin o kalabalık, yorucu ve masraflı düğünlere ihtiyacı var ki? Benim yoktu.

"Benim bir şartım var." Dedim. Şaşırdı.

"Ne şartı?"

"Eğitimini tamamlayacaksın." Dedim.

"Nasıl yani?" Dedi.

"Okula dönmeni istiyorum." Dedim. Bu defa ben de onun için bir şey yapmak istiyordum. Eğer benim de Cihangir'in hayatına ufacık bir olumlu katkım olursa vicdanım daha rahat olacaktı.

"Ben okulu bırakalı çok oldu." Dedi.

"Biliyorum ama tekrar yapabilirsin." Dedim.

"Rüzgâr bu olacak iş değil" Dedi.

"O zaman bu da olacak iş değil." Derken yüzüğü çıkarıyordum, beni durdurdu ve yeniden parmağıma geri taktı.

"Dur dur, tamam tamam." Dedi.

"Öyle tamam diyerek geçiştiremezsin. Eğitimine devam etmezsen seni boşarım." Dedim. Gülümsedi.

"Gülme yaparım. Beni biraz tanımışsan yapabileceğimi bilirsin." Dedim.

"Biliyorum, bilmez miyim? Sen nasıl istersen." Dedi.

"Peşini bırakmam ha?" Dedim bir kere daha uyararak.

"Biliyorum." Dedi.

Sonra da denize karşı elimde yüzüğüme bakarak sırıttım. Başımı da omzuna dayadım. O da kolunu bana doladı. O an sanki tüm sorunlar çözülmüştü. Her şey fazlasıyla güzeldi. İçim umut doluydu. 

Ertesi gün hemen kendime nikahta giyecek bir elbise bulma telaşına düştüm. Beyaz biraz kısa da olsa karnımı çok güzel kamufle eden bir elbise buldum. Şansım yaver gitmişti. Neşe Hanım'ın yardımıyla da saçlarımı yaptım ve hafifte bir makyaj işimi görüyordu. Ben, Cihangir, Neşe Hanım, Ertuğrul Bey, Aydın Usta ve kızı dışında pek fazla kimsenin olmadığı sade bir nikâhla Cihangir'le evlendim. Birkaç gün önce bekâr, hamile bir kadın iken şimdi evli ve hamile bir kadınım. Evlenince ne oldu diye sorarsanız bilmiyorum. Benim başıma bir sürü prosedür çıktı onu biliyorum ama. Banka kartlarım, kimliğim her bir şeyim değişmek zorunda ve benim hepsiyle ilgilenmem gerekecek. Pek adil hissettirmiyor ya neyse.

Cihangir'in yüzündeki mutluluğu hala hatırlıyorum. Ben de elbette ki mutluydum. Şimdi durumu kendi aileme anlatma sırası geliyordu. Acaba doğumu beklemeli ve kucağımda bir çocukla mı gitmeliydim? Yoksa karnım yarım dünya olmuş şekilde mi gitmeliydim? Her iki durumda da bir şey fark etmezdi aslında. Annem bana kocaman olmuş gözlerle bakacak ve "Ay tansiyonum" diyecekti. Fazla bir fark yapmayacağı için Cihangir'e de danışıp beraber ailemin yanına gitmeye karar verdik. Artık kararlarımı tek başına almıyorum. Buna pek alışkın değilim ama öğreniyorum. Cihangir'i kıracağım korkusu o kadar üzerimde ki. Birlikte hazırlanıp yola çıktık. Öyle hemen gidip dönülecek yol değildi ama yapacaktık. Gidip ailemi görecektik.

Evden tek kişi çıkıp üç kişi dönmüştüm. Kapıyı teyzem açmıştı beni görünce şaşırdı önce. Cihangir'in elini tutuyordum sıkı sıkı, hemen arkasındaydım. Ne yalan söyleyeyim tepkilerinden korkuyordum ve tek sığınağım Cihangir'di. Bana ilk önce sarılmalarına izin vermedim ki hamileliğimi anlamasınlar. Giydiğim elbise ve ceketim göbeğimi saklıyordu ama şişliğim belliydi. Bir de Cihangir'e yapışıkmışım gibi dolaşınca bir anlayamamış olabilirler. Yani aslında bir gariplik olduğunu anlamışlardır. Teyzem bizi görünce içeri doğru seslendi anneme:

"Abla koş kızın geldi ama yalnız değil." Dedi.

Bir yandan da bizi içeri buyur etti. Cihangir önce teyzemin elini öptü. Bense üzerimden korkumu atınca Cihangir'i girişte teyzemle bırakıp içeri girdim. Kuzenlerimde biri de ordaydı. Ayağa kalktı bana sarılmak için ama ben kendimi koltuğa attım.

"Sarılmayalım çok terliyim." Dedim. Aslında gerginlikten ne yapacağımı bilemediğim için saçmalıyordum. Kocamı öylece kapı ağzında bırakıp gelip oturdum. Cihangir Teyzemle içeri girdi.

Teyzem:

"Kızım kim bu genç tanıştırsana. Geçtin oturdun selamsız sabahsız, bayadır görüşmüyoruz." Dedi ama ben de bir değişiklik görmeyince;

"Ay aynı bu kız hiç değişmemiş" Dedi. Ben de elimle Cihangir'e yanımdaki boşluğu gösterirken;

"Annemde gelsin de bir daha bir daha uğraşmayalım." Dedim. Cihangir yanımda ayakta duruyordu. Bir tek ben oturuyordum zaten.

"Ay çatlatır bu kız adamı. Akşama Serkan da burada olacak. Sözleştiniz de mi geldiniz? "Dedi.

Bunu duyduğuma sevinmiştim. Çünkü Serkan Cihangir'i tanıyordu. İşimi kolaylaştırırdı ve onu çok severdim. Zamanlamam harikaydı.

"Yok, haberim yoktu. İsabet oldu desene" Dedim.

O esnada da annem üst kattan geldi. Kuzenim ve teyzem hala ayaktaydı. Odaya girince şaşırdı kaldı tabi. Cihangir'e baktı sonra tekrar bana. Gülümsedim.

"Rüzgâr, hoş geldin kızım." Dedi ama bir gariplik olduğunun farkında ve sesi içine kaçtı adeta. Ben söylemeden de anlamışlardır ama tabi insan kendi kulakları ile duyana kadar bir idrak edemiyor. Annem bana doğru hamle yaptı artık annem sarılmadan olmazdı. Sarıldı annem sıkıca ama hemen karnımı fark etti. Benden ayrılıp elini karnıma koydu. Yuvarlağın etrafında elini gezdirip bana baktı.

"Rüzgâr?" Dedi. Bu bir soruydu ve ben de cevapladım.

"Bu damadın." Dedim. Cihangir'i göstererek sonra da elimi karnıma koydum.

"Bu da torunun." Annem şaşkın şaşkın bana, bize baktı. Ne diyeceğini bilemedi, öylece bakıyordu. Teyzem ve kuzenim onu koltuğa oturttular. Ağzı açık bakıyordu. Cihangir kuzenimle tanıştı o arada.

"Korktuğu başına geldi teyzemin. Bunu yapmanı bekliyorduk." Dedi kuzenim. 

RÜZGARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin