Bölüm 40:Her şey bu hormonlar yüzünden zaten

69 4 2
                                    

RÜZGAR

Camdan dışarı Neşe Hanım ve Ertuğrul Bey'e bakıp gülümsüyordum. El sallamaya başlamıştım. Birazdan otobüs hareket edecekti. Şoför yerine oturmuştu, muavin kişileri sayıyordu ve nereye gittiklerini sorup elindeki kâğıda işaret koyuyordu. Ben camdan Neşe Hanım ve Ertuğrul Bey'e bakmaya devam ediyordum. Birden Cihangir'in koşarak geldiğini gördüm. Öyle hızlı koşuyordu ki, düşecek sandım bir an. Ellerimi cama dayayıp ona bakınca Neşe Hanım ve Ertuğrul Bey'de benim baktığım tarafa döndüler. Gülümsemeye başladım istemsizce. Geliyordu. Cihangir otobüse bindiğinde herkes yerini almıştı, kalkmaya hazırdık. Muavini kenara itip yanıma geldi. Nefes nefeseydi. Nefes alamaya çalışırken bir yandan da konuşmaya çalışıyordu ve bunu yapmakta zorlanıyordu; çünkü nefesi yetmiyordu. Ayağa kalktım.

"Cihangir." Dedim, ellerimi ona doğru uzatmıştım, nefes nefese halinden ötürü ona yardım etmek istedim. Ne kadar zamandır koşuyor acaba? Nefesi kesilecek gibiydi. Herkes bir bana bir Cihangir'e bakıyordu.

"Rüzgâr... Rüzgâr..." Dedi birkaç defa. Ben ne diyeceğimi bilemeden sadece ona bakıyordum. Daha da yanıma yaklaştı. Ona uzattığım ellerimi tuttu. Muavine;

"Bir su verir misiniz?" Dedim. Küçük bir dolaptan ufak bir su çıkardı.

"Al Cihangir ağabey." Dedi. Cihangir'i tanıyordu. Neden şaşırıyorsam Cihangir'i herkes tanıyordu. Muavin bir yandan da sırıtıyordu. Cihangir suyu aldı ama içemedi.

" Benimle evlenir misin?" Dedi birden, pat diye herkesin ortasında. Dondum kaldım, ne diyeceğimi şaşırdım. Ağzım açıldı şaşkınlığımdan. Ben şaşkınlıktan ne diyeceğimi şaşırdım, adeta nutkum tutuldu. Ağzım hareket ediyordu ama bir şey diyemiyordum. Bunu hiç beklememiştim.

"Gitme lütfen." Dedi. Nereye bakacağımı şaşırdım, etrafımdaki insanlara bakındım, sırıtarak bana bakan insanlar vardı. Ağzımdan çıkacak kelimeleri bekliyorlardı. Birden bir alkış koptu ve ardından ıslıklar çalındı. Ama şoför sabırsızlanıyordu.

"Cihangir oğlum sen de geleceksen otur yoksa hareket saatimiz geçiyor." Dedi.

"Yok, Faruk ağabey biz iniyoruz." Dedi ve sonra tuttuğu elimden çekerek beni otobüsten aşağı indirdi. Aşağıda Ertuğrul Bey ve Neşe Hanım yanı başımızda benim gibi şaşkın bakıyordu. Muavin valizimi Ertuğrul Bey'e verdi.

"Ne?" Dedim. En sonunda dışarıdan aldığım temiz havanın etkisiyle. İdrak edipte bir şey diyebilmem zaman almıştı.

"Evlen benimle Rüzgâr!" Dedi, tekrar. Neşe Hanım eliyle ağzını kapadı. Şaşkınlıktan ama sonra nasıl sevindiyse zıpladı kadın yerinde. Ertuğrul Bey ile birbirlerine sarıldılar.

"Ben hamileyim, farkındasın değil mi?" Dedim Cihangir'e.

"Farkındayım." Dedi. Bu büyük bir fedakârlıktı. Ben bunu hak edecek biri miydim peki? Hayır.

"Ben aldıracağım bu çocuğu." Dedim. Bunun için gidiyordum, randevum hazırdı. Her şey hazırdı, ben dâhil.

"Beraber büyütebiliriz." Dedi ve gülümsüyordu. Büyütebilir miyiz gerçekten? Gerçekten bu bebeği birlikte büyütebilir miyiz? Bir aile olabilir miyiz?

"O senin çocuğun değil ama" Dedim.

"Bir çocuğu sevmem için benim olması gerekmiyor. Birlikte büyütebiliriz. Ona bir şans ver!" Dedi. Gözlerim doldu ve ağlamaya başladım. Terminalin ortasında olduğum yere oturdum ve ağlamaya başladım. Cihangir şaşırdı ne yapacağını bilemedi. Ertuğrul Bey'de öyle. Yanıma eğildi.

"Yanlış bir şey mi söyledim?" Dedi. Cihangir.

"Hayır" Dedim ama ağlamaya devam ediyordum.

"A Rüzgâr, kızım yapma böyle. Hadi gel gidelim" Dedi Neşe Hanım. Ertuğrul Bey valizimi tutuyordu.

"Hormonlar" Dedi Neşe Hanım Cihangir'e.

"Her şey bu hormonlar yüzünden zaten." Deyip ayağa kalkarken de ağlamaya devam ediyordum. 

RÜZGARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin