İyi Okumalar..
***
Sanırım hayatım artık bir düzene binmek üzereydi, bu yeni tanıştığım, bana evlerini ve sevgilerini açan güzel insanların sayesinde olacaktı. Bugün Felix ve Jisung ile mağazalara gitmiş ve benim için bazı kıyafetler satın almıştık. Ben yeterli olduğunu düşünsem de onlar asla benimle aynı düşünce de olmuyordu ve daha fazlasını alıyorlardı. Utanıyordum..
Tamı tamına 3 saat kesintisiz alış veriş yapıp, biraz da dışarıda gezerek eve dönmüştük. Dışarıdayken çok korkmuştum, sanki bir yerlerden amcam veya o alfa fırlayacakmış gibi hissediyordum. Sonlara doğru girdiğimiz bir mağazada bir yerlerden o alfayı görmüştüm çok kısa bir an, midem bulanırken tekrar bir kriz eşiğine gelmiş ve kaçacak yer aramıştım. Feromonları yoktu ancak kendisini sadece bir kaç saniyeliğine vardı.
Tekrar aynı yere baktığımda kimse yoktu.
Bir süre sonra saklandığım küçük kabini tanıdık bir feromon, koku sarmıştı. Gözlerimi açamazken kollarını sarmıştı bile etrafıma. Kokusu beni rahatlattığı için kim olduğunu anlamıştım ve sıkı sıkı sarılmıştım boynuna. Titreyen bedenim bir süre sonra eski haline dönerken bırakmamıştı sarılmayı. Memnundum zaten..
Kabinden ben sakinleşince konuşmadan çıkmıştık ve kabinin dışında korkuyla bizi bekleyen Jisung ve Felix'i görünce kötü hissetmiştim. Belki de yanlış görmüştüm ancak gerçek gibiydi, gözlerimin içine öyle korkutucu bakıyordu ki gerçek sanmıştım.
Jeongin, Felix'e neden dışarı çıktığımız konusunda fazlasıyla kızmıştı ancak onun bir suçu yoktu ki, nereden bilebilirdik. Yanımızda en azından onun, Chan Hyungun ya da adının Minho olduğunu öğrendiğim alfanın yanımızda olması gerekiyormuş. Kızmamalıydı.
Hem belki de yanlış görmüştüm.
Hemen ardından eve gelmiştik, şimdiyse büyük yemek masasında yemek yiyorduk. Yani en azından onlar yiyor ben de tabağımda ki etleri çatalımla bir ileri bir geri oynuyordum. Masada herkes vardı, Jisung'un sevgilisi-yakın zamanda nişanlısı olacak- olan Minho bile. Ancak bir kişi yoktu. Yunji hanımın eşi..
Bir kaç gündür burada olmama rağmen hiç görmemiştim, belki işi sebebiyle başka bir ülkededir diye düşündüm ancak ona dair hiç bir şey yoktu bu koca evde. Ne bir fotoğraf, ne de içinde geçen cümle.
"Hyunjin? Tatlım neden yemiyorsun? Beğenmedin mi yoksa?"
Yunji hanım hemen çaprazımda oturduğu için elimi kolaylıkla tutmuştu, yüzünde ki gülümseme silinip yerini endişeye bırakınca hızla elini tuttum. Yanlış anlaşılmak istemiyordum.
"Hayır hayır. Gayet güzel görünüyorlar ancak pek iştahım yok"
Bugün olanlar biraz ağır gelmişti, bir kaç gün bile olsa uzaktım korkuya. Ancak bugün tüm bedenimi sarmıştı bu lanet his tekrardan.
"İyi misin?"
Yanımda oturan Seungmin sırtımı sıvazlayarak sordu. Şimdi tüm dikkatler benim üzerimdeydi işte, utanarak gülümsedim.
"İyiyim sorun yok, ancak ben biraz dinlensem sizin için sorun olur mu? Bugün biraz yoruldum"
"Hayır tabi ki, sen nasıl rahat hissedeceksen öyle yap. Biraz daha iyi hissettiğin zaman yersin"
Başımı sallayıp oturduğum sandalyeyi biraz geriye itip masadakilere 'afiyet olsun' dedikten sonra ufak adımlar ile yukarı çıktım. Şimdilik Felix'in odasında kalıyordum ancak kısa süre içerisinde kullanılmayan boş odalarını benim için hazırlayacaklarını söylüyorlardı. Bunu istemiyordum, sonuçta biraz ortalık durulunca buradan gidecektim ve benim için zahmete girsinler istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
every day in heaven | hyunin, omegaverse
Fanfictionev, kendini ait hissettiğin yerdir.. -omega hyunjin -alfa jeongin -mpreg -kurt formu yok