37: Kaybetme Korkusu

1.3K 162 253
                                    

Yorum atarsanız sevinirim böcüşlerim, uzun bir bölüm oldu.. en uzun bölüm

Bu bölüm sövmek sonuna kadar serbest bilesiniiiz

Son bir şey söylemek istiyorum; bu bölüm haricinde 4 bölüm kaldı, yani finale :)

İyi Okumalar..

***

Yazar Pov.


Jeongin ve Changbin'in tartışmalarının üstünden henüz iki gün geçmişti. Felix, kardeşi ile konuşabilmek için her şeyi denemişti ama Jeongin ya bu, her defasında reddetmişti. Felix'i üzgün gördüğü her saniye pişman oluyordu ama bunu yapması gerekiyormuş gibi hissediyordu diğer yandan. Kardeşi küçüklüğünden bu yana her şeyini ona anlatırdı, birbirlerinin tüm sırlarını biliyorlardı ve Jeongin'in bu konudan bir haber olması, iş işten çoktan geçtikten sonra 'kendi kendine' öğrenmesi ise o gün ki tepkilerinin tetiklemişti.

Belki de Felix gelip başından beri her şey kendi gelip anlatsa böyle karşılamazdı, biliyordu. Aptal yerine konup, arkasından işler çevrilmesi kırmıştı alfayı. Ancak siniri geçiyordu yavaş yavaş, Felix her sabah o odasına uyandırmaya gelmeden-gerçi iki gündür gelmiyordu ama- kalkıyor ve güzel bir kahvaltı hazırlıyordu. Jeongin mutfağa indiğinde hazır olan kahvaltı ile burun kıvırsa da minnetardı kardeşine. 

Yine o sabahlardan birinde, tüm aile bireyleri masanın etrafında oturuyorlardı. Minho ve Jisung'da dahil olmak üzere, hatta Jeongin hala ne kadar sinir olsa bile Changbin bile buradaydı ve sessizce kahvaltı yapıyorlardı. Yunji kahvaltıya Changbin'i de davet ettiğinde Jeongin sinirle bir şeyler homurdanmıştı ama Yunji haddini bildirip, ağzını kapatmıştı. Felix'in gözlerinde ki parıltıdan ne kadar mutlu olduğu anlaşılıyordu.

Bu sessizliği bölen şeyse Minho'nun boğazını temizleyerek söze başlaması oldu.

"Size bir haberimiz var"

Masanın baş köşesinde oturan Yunji elinde ki çatalı tabağına bırakıp gülümseyerek tüm dikkatini onlara verdi. Jisung gergin görünüyordu, dudaklarını dişliyor ve öylece Minho'ya bakıyordu. Alfa gülümseyerek ona bakan omegasının alnına bir öpücük kondurdu ve minik ellerini kendi büyük elleri arasına alıp sakinleştirmeye çalıştı. 

"Ne haberi?"

Hyunjin çok aç hissederek uyanmıştı sabaha ve masaya oturduğu andan itibaren sürekli bir şeyler yiyordu. Mide bulantılarının yoğun olduğu sıralarda olduğu için pek bir şey yiyemiyordu ama bu sabah bu açlık hissi ile mutlu olmuştu. Sonunda midesine bir şeyler girebilecekti, mide bulantısı tekrar baş göstermeden hepsini yemek istiyordu. Bu sebepten dolayı Minho ve Jisung'a bakarken bir yandan da Jeongin'in ekmeğe sürdüğü çilekli reçeli yiyordu afiyetle. 

Israrla birbirine bakan ama asla tek kelime etmeyen ikiliye göz devirdi Hyunjin. 

"Biriniz konuşacak mı artık? Henüz akıl nasıl okunur bilmiyoruz?"

Hamileliğin ona kattığı diğer bir şeyde agresif tavırlarıydı, aslında yoğun bir duygu değişimi yaşıyordu. Tüm duyguları bir anda yaşayabiliyordu. Jeongin eşinin sözleriyle güldü ve kolunu sandalyesinin arkasına atıp biraz daha yaklaştı omegasına. 

"Sen ne çirkef bir şey oldun ya!"

Jisung kaşları çatıkken konuştuğunda Hyunjin dil çıkardı tabi karşılığında da Jisung gözlerini kısıp dil çıkardı. İkilinin bu hallerine alışıklardı. Hatta şimdi de olduğu gibi birbirlerine karşı olan gıcık tavırlarının hemen arkasından öpücük atıyorlardı. Değişiklerdi..

every day in heaven | hyunin, omegaverse Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin