Herkese merhabaaaa 💓
Nasılsınız, keyifleriniz yerindedir İnşallah?
Bir çoğunuzun merakla beklediğini bir bölüm olan 14. Bölüm "İNAYET" adlı bölümle geldimm 🤍 Sebebinden tam olarak emin olamasam da yazarken çoğu sahnesinde beni zorlayan bir bölümdü...
Umarım hoşunuza gider 🌸
Daha fazla uzatmadan sizleri bölümle baş başa bırakarak keyifli okumalar diliyorum. Satır aralarında buluşalım lütfen, sizleri orada bekliyorum 🕯
• • •
Bölüm Şarkıları: Seksendört / Anlayamazsın
Indila / Love Story
"Ne istediğimi kendimde bilmiyordum; hayattan korkuyordum, hayattan kaçıp uzaklaşmak istiyordum, ama yinede hayattan bir şeyler bekliyordum."
Stefan Zweig - Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar: Casanova / Stendhal / Tolstoy
⚫️Unutuyordum. Ve bu bana fazlasıyla acı veriyordu.
Aileme dair olan şeyleri, konuşmalarımızı... yüzlerini. Zihnimde yer edinen bazı anların dışında hiç bir şey yoktu. Koca bir hiçlikti.
Bir kabus daha canımı yakarak uykumdan uyandırmıştı beni. Kalbim göğüs kafesimi parçalayıp, oradan çıkacakmış gibi atıyordu.
Hala gözlerimin önünde olan görüntüleriyle birlikte gözyaşlarım çoktan yanaklarımdan aşağıya doğru süzülmeye başlamıştı.
Ağlıyordum ve yine kimse beni duymuyordu.
Kaç saattir burada uyuyordum bilmiyordum ama Yavuz'un beklemediğim sözlerini duyduktan bir süre sonra uyuyakalmıştım.
Kabusumda küçükken en büyük korkularımdan biri olan karanlık bir odanın içerisinde kalmış, acıyla bağırıyordum ve yine kimse sesimi duymuyordu. Belki de çaresizce her gece o karanlık odadan çıkmaya çalışıyordum ben.
Yattığım yerde doğrulmaya çalışarak yutkundum. Gözlerim duvardaki saati buldu.
17:40.
Odadan çıkarak aşağıya inmek istedim, yalnız olduğumu düşünmek kötü hissettiriyordu bana. Ellerimi iki yanımdan yatağa bastırıp, sağ tarafımdaki komodinden de güç alarak kısa sürede yerimde tamamıyla doğrulmuştum. Başarılı olan bu hamlemle birlikte karnımdaki yara da fazlasıyla sızlamıştı. Suratım buruştu ve bir süre öylece durarak acıya alışmayı bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
K A R A D A Ğ L I
Teen Fiction❝Yüreğindeki ateşin içinde cayır cayır yanıyordu kadının ruhu. Mahkum edildiği hayatı istememişti oysa... çocukluğu gibi çalınıp alınmıştı gençliği de. Güvendiği her limanın onu yarı yolda bırakmasına da alışmıştı, diğer birçok şeye alıştığı gibi...