''Lisa?Uyudun mu?''
yatağında sırtını kapıya doğru çevirmiş en küçük kardeşimide kontrol ettikten sonra Anthony'nin odasına ilerledim.Kapıyı bir iki kez tıklattıktan sonra arka taraftan 'S*ktir Git!' diye bağırmasıyla oflayarak aşağıya indim.Dış kapıyı açıp bahçeye doğru şöyle bir bakmıştım. Etraf aşırı sessiz ve neredeyse kimse yok gibiydi.
İki blokluk mesafede bulunan tek komşumuz Roberta ailesinden bile ses gelmiyordu. Çok garipti.Kaşlarımı çatarak içeri geçtim ve kapıyı kilitlemeden salona doğru ilerlemeye başladım.Tam o anda televizyondan hafif bir cızırtı geldi. Kumandayı bulmaya çalışırken oluşan cızırtının ardından televizyonun ön tarafındaki kırmızı yanıp sönen kapalı olduğunu anlamamızı sağlayan ışık sonsuza kadar yok oldu.
''Elektrikler mi kesildi?'' derken tüm lambalarda bununla birlikte bana cevap olur gibi tek tek kesildi. Kol saatimden 8.15'i görmemle dahada işin garipleştiğini düşünmeye başladım.Bu saatte asla elektrik kesilmezdi. Neler oluyordu? Kapıyı açıp dışarı çıkma fikrimi gözlerken hafif bir uğultuya benzer ses yükselmeye başladı.
Evin içi ölü sessizliğine bürünmüşken dışardan gelen sese kulak kabarttım.Tamamiyle bir makineye ait olduğu belli olan motor sesi gitgide yaklaşıyordu.İç çekerek kapının hemen yan tarafındaki pencerenin perdesini aralayıp yandan dışarıya baktım. Bulunduğumuz yerin tozlu topraklarını havaya kaldıran her ne ise gitgide bizim evimize doğru yaklaşıyordu. Nefesimi tuttum ve ne olduğunu görmeye çalışırken bunun büyük siyah bir jeep olduğunu farketmemle nutkum tutuldu.
''K-kaçaklar?'' buradalar mı? Ama neden? Ben bunları düşünürken araba bizden uzaktaki komşumuzun evinin önünde durup hafifçe sessizlikle bekledi.Ardından arka tarafından birisi aşağıya doğru atladı.Kafasında eski gri bir balıkçı şapkası bulunan uzun boylu -ve tahminimce erkek- olan adam arabanın etrafından dolanıp eve girdi. Ön koltukta oturan şoför ise arka koltuğa doğru uzanıp bir şeyler almaya başladı.
''Aman tanrım buradalar.Hemde aşırı yakınlar.'' Ne yapmam gerektiğini düşünürken hızla ayağa kalktım ve merdivenlerden yukarı çıkıp Ant'ın odasını buldum.Kapıyı hızla yumruklarken sinirle birden açmasıyla dengemi kaybettim.
''Ne var?'' diye bana ters ve kızgın bir ifadeyle bakarken kesik kesik nefes alıyordum. ''Ant..Ant..Dışarda kaçaklar var.''
''Ne? Ciddi misin sen?'' bunu söylememle birlikte beni yana doğru iterek aşağıya indi ve camdan dışarıya baktı. ''Hassiktir.Şimdi hapı yuttuk.'' Etrafı hızla yokladıktan sonra ''Buraya gelirler mi?'' diye dönüp bana sordu.
''Ben nereden bileyim?! Aramızda zeki olan sen-'' cümlemi tam tamamlayacağım sırada karşı komşumuzun evinden çıkan kaçaklardan birisi şapkasını düzeltirken eliyle bizim evi göstermesiyle şoför koltuğundan çoktan inmiş arkadaşıda elindeki bir tüfekle birlikte buraya doğru gelmeye başladı.
''Sanırım cevabını kendileri söylemek istediler herhalde.'' diye mırıldanırken Anthony'de benimle birlikte başını 'aynen.' der gibi aşağı yukarı salladı.
Bahçe kapımızdan girdikleri sırada en sonunda ikimizden birisi hareketlendi ve Ant hızla ''Çabuk! bu kattaki banyoya geçelim.'' diyerek merdivenin karşısında kalan banyonun kapısını aralayarak içeri süzüldü.Onu takip ederek bende arkasından banyoya girip kapıyı hafifçe dışarıyı görebileceğim şekilde araladık.
Kapı önce yavaşça açıldı.Ardından tüfekli olan yaşlı bir adam gözüktü.Silahın namlusunu gayet sert bir şekilde yönlendirirken en ufak bir harekette o silahı ateşlemekten çekinmeyecekmiş gibi bakıyordu.Diğer kaçağın nerede olduğunu göremiyordum.Zaten görmekte istememiştim.Yaşlı kaçak hızla belindeki kemere sıkıştırdığı çuvalı düşürmeden mutfağa doğru temkinli bir şekilde yaklaşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE FORGOTTEN WORLD -İLK KİTAP TAMAMLANDI-
Science FictionGökyüzünü unutmaya başlayabilirsin. Xio'nun tek bir hedefi vardı ; Dünya. Onuda aldığında her şeyi elde etmiş oldu.İnsanlar artık dışarıya çıkamıyordu bile.İlkelleşme döneminin sonuna geliyorduk.Ona baş kaldıramazdık.Onu engelleyememiştik. Ama... Um...