HOPE
Ses tam dış kapının yakınlarından gelmişti. Etrafıma bakındım. Nöbetçiler neredeydi?
Dış kapının önündeki bariyerlere yaklaşıp bariyerin arka kısmına düşmüş silahı görünce ağzımı kapatarak geriye çekildim. Merdivenlerden aşağıya doğru koşmadan önce bir kez daha o sesi duyduğumdan emindim.
Aşağıya indiğimde ikinci kat görevlilerinden birisiyle karşılaştım.
''Hey hey! Burada ne arıyorsun Ginger?''
Nefesimi kontrol etmek , bir kaç saniyemi almıştı. ''Ben...Luke'u görmeye gidiyordum ama bir şeyler oldu ve...'' yutkundum. ''Bence yukarı gitmek isteyebilirsin.'' cümlemi tamamlayıp parmağımla yukarıyı işaret ettim. Görevli elindeki telsizi alıp hızla bir şeyler söyledi sonra başını sallayıp önümden merdivenlerden çıkmaya başladı. Bende hemen peşinden koştum.
Yukarı çıktığımızda bariyerlere yaklaştı ve etrafa baktı.
''Tanrım....bu lanet şe-'' Yine bir cızırtı duyduğunda olduğu yerde kaldı . ''Mümkün değil!'' diye bağırdı sonra bariyerlerin arasına sıkışmış silahı kaptığı gibi omuzumdan iterek aşağıya doğru indirmeye başladı
''O seste ne ?'' diye sordum. Bana bakmadan duvarda takılı anahtarlardan birisine uzandı ''M7 Robotları. Büyük ihtimal Daemon bugün dışarıda kalmak zorunda kalacaktır. '' dedi. Omuzumu bırakmadan peşinden sürüklemeye devam ediyordu. Hızla kolunu ittim ve omuzumu serbest bırakmasını sağladım.
''Abim dışarıda mı kalacak! O tehlikeli yerde mi! Siz çıldırmışsınız!'' merdivenlerden yukarı çıkarken iri yarı başka bir görevli önüme geçti ve ''Çıldırmadık. Abin bir asker Gİnger ve eminim yanındakilerle birlikte şuan güvenli bir yerde saklanıyorlardı. Asıl çıldıran şuan robotların neredeyse bizi bulmak üzere olduğu bir katta aylak aylak dolaşan bir kız.'' dedi ve beni geri iterek merdivenlerden çıkmaya başladı.
Ardından bir kaç formalı adamda peşine takıldığında sessiz kalmayı tercih ettim. Az önce beni sürükleyen adamda onların arasına katılmıştı.
Eteğimi toplayarak aşağıya doğru inmeye başladım. En azından abimin bugün neden geç kaldığını öğrenmiş oldum. Kötü bir şekilde.
4. katı inerken Serenanın aşağıda dört döndüğünü farketmiştim. Ona el sallayıp işaret ettiğimde bana sinirli bir şekilde baktı. Yanına gittiğimde ''Neredeydin!'' diye bağırdı.
hafif geri çekilip ona ''Luke'u bulmaya gidiyordum ama olmadı.'' diye söyledim. Sarı saçlarını geriye atıp ''Hastane personelleri değişmiş. İstediğim şeyi bulamadım bende geri dönüp çiçekleri kasalara yerleştirmeye başladım. Sonra dayanamadım ve sebi aradım.Odanda yoktun! Tanrım çıldırdım ! ''
''Sana...fırıncıya gideceğimi söylemiştim.Hatta bunu sen söyledin.'' dedim sakin bir tonda. Duraksadı ve gözleri irileşti.
''D-doğru...'' diye kaşlarını çatıp yere bakmaya başladı.
Fırıncıda neler olduğunu anlatıp anlatmamakta açıkcası kararsızdım. Bu yüzden sonrayı bekleyebilirdi.
''Üst katta alarm verildi biliyor musun?'' dedim. Başını kaldırdı ve bana bakmaya başladı.
''Şey..şu Xio'nun oyuncakları. Sanırım burayı bulmak üzereler.''
''VE SEN NEDEN BU KADAR SAKİNSİN!'' diye bağırdı. Tanrım bu kız neden bu kadar heyecanlı olmak zorunda?
''Sadece metal bir makine Serena. Onlarca asker ve görevli var.''
Dudaklarını büzdü ve yine uzun bir süre düşünmeye başladı. Sonra bana tekrar döndüğünde gözleri arkama doğru kaydı ve ''Aman ne güzel.'' diye söylenip arkasını döndüğü gibi yürüdü. Arkasından ona bakakalırken omuzuma bir el çarptı ve yerimden sıçradım.
''Ow ow afedersin Hope!'' dalga geçer gibi ismimin söylenmesi yetmiyormuş gibi birde arkasından gülmeye başlamıştı. Başka kim olabilirdi ki!
''Sanada merhaba Mickey Mouse.'' diye mırıldandım. Gülüşü yarıda kesilip durdu. Evet bu lakaptan hiç hoşlanmıyordu. hah!
Elini kül rengi saçlarına daldırıp kaşımaya başladığında önüme geçti. ''Eee şu çocuğu kim öldürdüğünü bulabildin mi?'' dedi.
Başımı iki yana salladım. ''Biliyordum ama bak bende ne var.'' diyip elindeki dosyaya vurarak bana uzattı. ''Martha Bortina. 3 Mayıs çarşamba gecesi partiye katılmayanlar arasında.Rusya'dan buraya gelen vatandaşlardan birisi. İşsiz ve paraya ihtiyacı var. İlk kurbanın tırnaklarında onun dna'sına raslanılmış. İkinci kurban yani minik çocuk , Eh çocuk sürekli kadına şişman diyip duruyordu. Bence gayet açık bir neden.''
''Kim bir çocuğu sırf kendine şişman dedi diye öldürsün ki?''
''Tabikide Diyet yapmaya uğraşan bir Obez! '' dedi ve parmağını şıklattı. ''Ve işin ilginci ise Martha burada yok.''
''Ne? Ne demek yok?'' dosyayı elinden kaptıktan sonra en baştaki fotoğrafın üzerine KAYIP damgası basıldığını gördüm.
''Basbaya kayıp işte. Kadın şu minicik yerde bile izini kaybettirebiliyorsa...cidden durumumuz vahim dedektif. Şimdi ne yapacağız?'' dedi ve gülümsedi. Bakışlarımı yere devirdiğimde
''O zaman dosya kapandı. Bu kadar.'' dedim. Bana inanmayacak şekilde bakmaya başlamıştı. Bunu hissediyordum.
''Ne yani öylece koyver gitsin mi diyorsun? Dostum şu yeraltı çökmeye başladı deseler daha çok inanırım. '' dedi ve dosyayı elimden kaptı. ''Bu yerine gidecek.'' dedi ve güldü.
Arkasını dönmüş tam yürüyecekken ''Hey Mike!'' diye seslendim. Durdu ve arkasını döndü .''Yinede düşündüğün için sağol.'' dedim ve ona karşılık gülümsedim. Bir an şaşırdı ve bir şey demeden hızla uzaklaştı.
Merdivenlere doğru yürüdüğümde yukarıda neler olduğunu merak ediyordum.
Tam o anda bir patlama sesi duyuldu ve etrafta yankılandı . Daha ben neler olduğunu anlamadan merdivenlerden hızla yukarı çıkmaya başlamıştım. Bu sıralarda bir ağlama sesi duydum.
Diğer insanlarda benim gibi telaşla odalarından dışarı çıkmaya başladıklarında ben ağlama sesinin nereden geldiğini ararken köşedeki bir çocuğun yere oturup dizlerini karnına doğru çekmiş bir şekilde ağladığını gördüm. Yanına doğru yaklaşmıştım.
''Hey? Neyin var?' diye sordum. Beni duymuyor gibiydi. Yanına doğru eğildiğimde yüzünü iyice ellerinin arasına doğru aldı. Tam elimi ona doğru uzatmışken arkamdan bir çığlık yükseldi. Başımı sesin geldiği yöne doğru çevirdiğimde Lisa'nın-Niyana'nın küçük kardeşi- Birisi tarafından sırtlandığı gibi uzaklaştırıldığını görmüştüm. Tam ayağa kalkmıştım ki önümdeki çocuk iki elinide koluma kanca gibi yapıştırdı ve beni kendine çekti. Ona döndüğümde kolumda bir acı hissetmiştim.
O acıyla yere yığıldım. Hareket etmeye çalışıyordum ama hiçbir kas bana itaat etmiyordu. Başım düşmenin etkisiyle çok feci acımaya başlamıştı. Birisinin bana yaklaştığını duyuyordum. Kıpırdamaya çalışsamda bir işe yaramadı.
''Selam Ginger.Ya da Hope.'' Rujlu dudaklarını birbirine bastırıp serbest bıraktı ve küçük çocuk yanına gelip eline boş bir şırınga uzattı. Ona kirpiklerinin arasından bakıp ''kaybol.'' diye emir verdi. Çocuk bir kaç saniye durduktan sonra koşarak kalabalığa karıştı.
Kadın , yüzünü yaklaştırdıkça daha net görebiliyordum.
Pekala yüzlerle pek iyi olmasamda yeni gördüğüm yüzü asla unutmazdım.
Bu o kadındı.
Martha Bortina.
ŞOK ŞOK ŞOK :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE FORGOTTEN WORLD -İLK KİTAP TAMAMLANDI-
Science-FictionGökyüzünü unutmaya başlayabilirsin. Xio'nun tek bir hedefi vardı ; Dünya. Onuda aldığında her şeyi elde etmiş oldu.İnsanlar artık dışarıya çıkamıyordu bile.İlkelleşme döneminin sonuna geliyorduk.Ona baş kaldıramazdık.Onu engelleyememiştik. Ama... Um...