NİYANA
Fareler...
farelerden nefret etmişimdir.
Gerçekte gördüğümden değil , kitaplarda bile okurken midemi bulandırırlardı. Şimdi şu lanet çöplükte onlardan düzinelerce var gibi hissediyordum.
Gecenin bir vakti sırf duvar arkasından gelen tıkırtılar yüzünden uykudan uyanmıştım. Yanan tüm ışıklar söndürülmüştü bu yüzden etrafı sadece dışarıdan gelen aydınlıkla görebiliyordunuz.
Yani...ne kadar görebilirseniz işte.
Koyu yeşil kalın perdeyi üzerimden çekip yataktan atladım ve ayağa kalkıp pencereden dışarıya baktım.
Demek...şehire yakındık. Acaba gidebilirmiydik?
Gerizekalı! Etrafta arandığını bildiğin insanlarla şehirlere gidemezsin kafanı çalıştır!
İç sesim başıma bir kaç kere vurduktan sonra silkelendim ve pencereye çıkıp balkona doğru atladım. Ses çıkartmamak için açık pencereyi kullanmıştım. Demirlere fazla yaklaşmadan dışarıyı izlemeye başladım.
Gökyüzü neredeyse zehirli bulutlarla dolu gibiydi. Hiç yeşil bulut görmüş müydünüz?
Babam ben küçükken bahçede yıldızları izlerdi.Hep bana ''Bak niyana bu yıldızlar önceden takım halindeydi.Şuradaki küçük ayının bir parçası var. Aman tanrım ne korkunç...''
Birgün o yıldızları hiç göremeyeceğimizi söylerdi. Bu yüzden yerlerini hep ezberlemeye çalışırdı.
Babam...annem...tanrım onları ne çok özlemiştim. Annemin şuan nasıl olduğunu çok merak ediyorum. Acaba bizi unutmuşlarmıdır? Durumları nasıldır? Bizim gibi ev hapsinemi tutulmuşlardır?
Lisa ve Anthony! Lanet olsun onları neredeyse unutuyordum. Bugün ikisiylede iyi geceler öpücüğümüzü ihmal edecektik. Tabi anthony buna aldırış etmezdi ama Lİsa...gerçekten berbat bir abla olduğumu söylemiş miydim? Yüzlerce kez.
Bunların yanı sıra Daemon sürekli benimle beraberdi. İlk buraya geldiğimiz günden beridir bana sürekli yardımının dokunduğunu düşünüyorum. Açıkcası...böyle kötü çocuk tipli bir gençle -hemde benden büyük bir gençle- tanışmayalı,konuşmayalı uzun çok uzun zaman olmuştu.
Belkide bu yüzden bana imalı sözler sarfettiğinde içimde hafif bir duygusal çekim oluyordu kim bilir?
''Hey.''
arkamdan gelen sesle irkildim ve hızla döndüm. Daemon bana tek kaşı kalkmış bir şekilde bakıyordu. ''Uyumamışsın?''
İşaret parmağımla çatlakları olan tavanı işaret ettim. ''Sence bu seslerle güzel bir uyku çekebilir miyim?'' diye şikayet ettim.
Gülümsedi ve yanıma geldi. ''Bizim tarafta dışarıyı izleyebileceğin bir yer yok.Şey...Pencere koli kartonuyla kaplanmış biliyor muydun?'' dedi ve ensesini kaşımaya başladı.Sonra arkasına baktı ve bana geri döndü. Şaşırmış görünüyordu ''Sen nereden geldin buraya ?'' diyesordu.
Omuz silktim. Ve odamızın bulunduğu açık pencereyi gösterdim ''Charlotte'u uyandırmak istemedim. Pencere.'' diye açıklama yaparak cevap verdim.Bakışları pencereye kaydı ve gözleri büyüdü. ''Bu kadar hareketli bir kız olduğunu tahmin etmemiştim. Pencereden buraya mı atladın? Gerçekten mi?'' dedi ve gülmeye devam etti.
Ona karşılık verdim .Gözleri gülümserken parlamıştı. Hoşuma gitti.
''Hey Daemon.Bana hiç kızkardeşin ve senin hikayeni anlatmadın? Sakıncası yoksa..:''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE FORGOTTEN WORLD -İLK KİTAP TAMAMLANDI-
Ciencia FicciónGökyüzünü unutmaya başlayabilirsin. Xio'nun tek bir hedefi vardı ; Dünya. Onuda aldığında her şeyi elde etmiş oldu.İnsanlar artık dışarıya çıkamıyordu bile.İlkelleşme döneminin sonuna geliyorduk.Ona baş kaldıramazdık.Onu engelleyememiştik. Ama... Um...