Axel tam anlamıyla çok tatlı bir insandı.
Güler yüzlülüğü ve diğer bencil olmayan taraflarıyla espirisi yerindeydi.
Daemon'u bulduğumuzda ona yeraltına bizimle birlikte gelmek isteyip istemeyeceğini sorabilirdim.
Acaba ister miydi? Eh..büyük ihtimal.
Motorsikletin arka kısmını tekrardan yukarı kaldırıp kaymamam için yastıkla sıkıştırdı. Üzerimdeki elbise yüzünden kendimi gergin hissediyordum.
Smokinle motorsiklet kullanacak olan oydu ama? Neden...ahh tanrım boşver gitsin!
Kollarımı arkasından ona sertçe dolayıp kavşağa doğru ilerlemeye başladık. Birkaç saatimizi bana buradaki yolları anlatmakla geçirdiği için bazı yollar artık tanıdık geliyordu.
''Ve şurasıda eski yılların siyasi müzesi olarak biliniyormuş..'' dedi yan tarafını direksiyondan kopardığı parmaklarıyla göstererek.
''Pekala Bay Rehber Axell! Ama emin ol şuan bunları pek dinlediğimi sanmıyorum açıkcası!''
''Evet evet farkındayım arkadaşını kurtarmaya gidiyoruz ama bil diye söylüyorum o silah müzesinde hala çalışmaya meyilli silahlar var. Eski askeri üsslerden toplanmış sadece biraz tutukluk yapmış silahları oradan bulabilirsin. ''
Ve evet geçen tüm vaktimizi bana burada işime yarabilecek şeyleri söylemekle geçiriyordu.
Bu biraz...tuhaftı aslında. Yani sanki başına bir şey gelecekmiş gibi anlatıyordu.
Kendi başımın çaresine bakabilmem için.
Tekrar keskinbir dönüş yaptıktan sonra yavaşladık ve ara sokaklardan birine dalarak motorsikleti kenarda bir yere park ettik. ''İşte geldik.''
Gözleri havadaki boşta asılı duran demir parmaklıkları gösterdikten sonra ''İçeri girişten giremeyeceğiz ama burasıda işimizi görür.'' diyip sırıttı.
Axell'in gülümsemesine karşılık vermemek imkansızdı. İnci gibi dizili dişleri sıcaklık yayıyordu. Bende ona gülümsedim ve eteğimi düzelterek aşağıya atladım. Tabi biraz elini tuttumda diyebilirim.
Bir süre avuçiçlerini birbirine sürttü ve sonra hızla duvara ayağını basarak duvardaki basılı ayağından kuvvet alıp havadaki demirlere doğru atıldı ve ayakları yerden kesildi. Bir süre orada sallandıktan sonra kendini yukarı çekip merdiveni aşağı doğru sarkıttı.
Bu çocuk çok becerikliydi! ''Hadi gelsene!'' diye fısıldayarak bağırdıkdan sonra merdivenlerden hızla yukarı çıkıp ayağa kalktım.
Axell bir süre etrafı dinledikten sonra demir paslı kapının önüne eğildi ve elindeki demir çubukla kilidi çok kısa bir anlığına oynadıktan sonra klik sesini duyduğumuz gibi kapıyı açmayı başardı. İçeri girip temiz havayla son bir kez vedalaştım.
Aşırı boğuk bir kokuya kendimi teslim ederken içeri yavaş yavaş ilerlemeye başladık. ''Unutma Niyana. Birbirimizi sonuna kadar tanıyormuşuz gibi davranacağız tamam mı?'' başımla onayladım. Gelmeden öncede bunu söylemişti. Neden önemli olduğunu anlamasamda işin ucunda Daemon'nun şuan risk durumunu bilemediğim hayatı söz konusuydu.
İşin içine kardeşlerimi daha sokmadım bile.
Çürümüş duvar parçaları yavaş yavaş dökülmeye yüz tutmuştu sanki. Biz yürümeye devam ederken Axel elini cebine attı ve içinden bir paket enerji çikolatası çıkarttı. ''Al bakalım. Evde yiyecek bir şey bulamamıştım ve bunu yanıma aldığımı tamamiyle unutmuştum.Aç olmalısın.'' dediğinde gülümsemeden edemedim.
''Teşekkürler'' diyip çikolatayı aldım ve paketi açıp yarısını kırdım. ''Buda senin payın kahraman.'' dediğimde 32 diş sırıttı. Bu hali yeraltnda tanıştığım Mike'a çok benziyordu.
Onu bile özlemiştim.
Biraz daha ilerledikten sonra garip bir bas müziği etrafı doldurmaya başlamıştı. Sanırım yaklaşıyorduk.
''Bir cluba falan mı gidiyoruz?'' dediğimde arkasını dönmeden tıslayarak güldü. ''H-hayır...şey burası..bir toplantı...'' yine kekelemeye başlamıştı bu yüzden başını iki yana hızla çevirdi ve demir ızgaralara tutunup derin derin nefes aldı. ''B-bundan nefret ediyorum..'' diye mırıldandı.
Axell'a acıyordum.
________________
Axell'in kendisine gelmesi için uzun bir süre demir merdiven boşluğunda beklemek zorunda kalmıştık.
Ama aklım tüm bu zaman içinde Daemon'u , Hope'u ve Kardeşlerimi düşünmekten alıkoymama engel değildi.
Daemon , Hope ile çocukları bulmak için çıktı ve kaçırılmıştı.
Çünkü başında büyük bir aranıyor ilanı ödülü asılıydı.
Ama bir şeyleri öğrendikten sonra onun için daha fazla endişlenmeye başlamıştım. O bir askerdi değil mi?
Askerler soğukkanlı olurlardı.
Ölümü göze alırlardı.
Ölümü...
bu son kelime ensemdeki tüylerin dikelmesine neden olarak beni yerimden sarstı. Onu bir an önce bulma istediğim daha çok alevlenmişti.
Axel doğrularak derin bi oh çekti ve başını geriye atarak rahatladığını belli etti. ''Bu beni bir süre daha tutacaktır.''
Başımla onaylayarak yanından geçtim. Paslı demirlerin üzerinde bu kadar durmak iyi değildi. Metal tutmaçları kırılıp bizi sonsuz bir boşluğa bırakabilirdi. Ve şuan en son isteğim ; derinliğini bile bilmediğim bir boşluğa düşmekti.
Boşluğa asılı kalmış yoldan geçtikten sonra Axel etrafa birisi varmı diye dikkatlice baktıktan sonra önümüzdeki metal kapıyı araladı ve boğuk gelen ses dahada şiddetlenmeye başladı.
''Sakın orasının eğlenceli bir yer olduğunu düşünme Niyana.'' dedi eski kavuştuğu sesiyle birlikte. ''Sadece içeride yaptıkları haltları örtpas etmek için yüksek ses kullanıyorlar.''
''Peki neden parti ucubeleri gibi giyindiğimi söyler misin?'' diye sinirimi belli ederek sorduğumda bana bakıp gülümsedi. ''Sivil ve savunmasız bir kadın olduğunu bilmeleri gerek. Biliyorsun dönem değişti ve...her insana güvenmiyorlar.''
''Sana neden güvenecekler o zaman?''
''Bana güvenmelerine gerek yok Niyana. İçeri girecek olan sensin. Ben arkadan dolanacağım.''
YOK ARTIK! ''hadi oradan! Asla beni tek başıma yollayamazsın!''
''Çok geç.'' demesine kalmadan beni kapıdan içeri iteledi ve arkamdan DAM sesiyle kapıyı kapattı.
Kendimi savunmasız hissetmeye şimdiden başlamıştım bile! Üzerimdeki dar elbise ve silahsız konumumla in cinin top oynadığı bu nem kokulu koridorda bir başıma bırakılmıştım.
Teşekkürler Axell! Sana borçlandım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE FORGOTTEN WORLD -İLK KİTAP TAMAMLANDI-
Science FictionGökyüzünü unutmaya başlayabilirsin. Xio'nun tek bir hedefi vardı ; Dünya. Onuda aldığında her şeyi elde etmiş oldu.İnsanlar artık dışarıya çıkamıyordu bile.İlkelleşme döneminin sonuna geliyorduk.Ona baş kaldıramazdık.Onu engelleyememiştik. Ama... Um...