Niyana
Avuç içlerim terden sırılsıklam olmuştu. Ama yinede dert etmemiştim. Charlotte'un elini bir an olsun bile bırakmamıştım.
Az önce ailemin başının dertte olduğunu , Daemonun ölümle tehtit edilişini öylece izlemiştim.
Ne yapacaktım? Daha doğrusu ne yapacaktık?
Araba çöle benzemiş yolda durmadan hareket ederken Leo arada sırada yerdeki lastik izlerini anlatıyordu. Birisinin şehre gelip elektiriği felan çektiğiyle ilgili zırvalıklar...
Belkide takip ediliyorduk?
Araba bir kaç sasıntıyla yolda hızla frenlendi ve Daemon başını yana yatırarak leonun tarafından yolun dışında kalan kısmı izlemeye başladı. ''Sesi duydunuz mu?'' dedi hepimize. Önce Charlotte'a sonra Leonard'a baktım. İkiside anlamayan bir ifadeyle Daemon'a yönelttiler bakışlarını.
''Şuna bak gerizekalı.'' diye Leonun başını yana çevirdi ve baktığı yönü işaret etti.
İlerideki elektrik tellerine bakarken gözlerimi kıstım. Uzaktaydılar ve neden Daemon'un bu direklere takıldığını başta anlayamamıştım. Daha sonra tam alt kısmındaki çıkıntıda hafif bir kıpırdanma oldu.
''İleriye gidemeyiz.'' diye homurdandı. ''Bizi bulmaya çok yaklaştılar. Yeraltına dönmemiz için başka bir yol gerek.'' dedi ve arabanın kontağını çevirdi. ''Leo, Alex'i ara ve durumu söyle.Kapakları kapatsınlar. Büyük ihtimalle geceyi dışarıda geçireceğiz.Hatta belkide..:''
Leo içini çekti ve telefonu torpidodan çıkarttı. ''belkide bir kaç günü'' diye tamamladı. Sonra telefonun kapağını kaldırıp tuşlara basmaya başladı. Biraz bekleyişinin ardından ise Alexin telefondan gelen o kısık sesi duyuldu.
''Ne???.Bulmuşlar mı?! Bunu acilen Başkana iletmem lazım! ....evet...hayır....tamam güvenli bir yer bulun! ...yeni birisi daha mı??? anladım...tamam görüşürüz.dikkatli olun.'' telefonu cebine attıktan sonra torpidodan küçük bir silah çıkarttı. Elinde hafifçe gezdirip onuda beline doğru sıkıştırdı. Bunu yaparken koltuğa geriye doğru yaslandı ve beni arkada sıkıştırdı.
''D-dikkat etsene !'' diye çekiştim ve hareketleri dondu sonra arkasını dönüp bir iki kez göz kırpıştırdı ''Aa...üzgünüm.'' dedi ve önüne döndü.
Daemon aynadan bana bakarken yüzümü charlotte'a çevirdim. Zavallı kız. Onuda bizimle beraber gelmeye zorlamış gibi olduk. Kim bilir şuan aklından neler geçiyordu. İlk gördüğümde biraz daha konuşkandı ve hoşlanmıştım. Şimdiyse...fırtına öncesi sessizlik gibi. Ağzını bıçak açmıyordu.
Bundan banane ?
Şuan düşünmem gereken hasta -belkide gerçekten ciddi bir şekilde yaralı- ailemle görüşmeye ihtiyacım vardı. Dünyanın öbür ucundaki eyalette birbirimizden habersiz kim bilir nasıl hissediyorlardı.
Kardeşlerimle çok küçük yaştan beri birlikte yaşıyordum. Beceremediğim ablalığımı onlara hiç hissettirememiştim heralde.
Araba sessizce yolda ilerlemeye devam ederken gözlerim yine dikiz aynasına takıldı ve yine o gri gözlerle karşılaştım. Burnumu çekip ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
Ailem...hiç yaşayamadığım ama bir kelime ile bir çok şey barındıran ailem...onları özlüyordum.
''Orospu çcouğu..'' dedim düz bir sesle. ''Bizi ailelerimizden ayıran bir orospu çocuğu.''
Aynadaki bakışlar irileşerek bana bakmaya devam ederken birden gözlerini yola odğru çevirdi ve odaklandı.
Leonard ise o sırada gözlerini yummuş sessizce oturuyordu.Sonra gözlerini açıp Daemon'a döndü.
''Kızkardeşine haber vermeliyiz.''
Daemon omuz silkti. ''Alex bizim yerimize haber vermiştir.'' Leo başıyla onayladı ve önüne döndü. ''Tabi..vermiştir.'' dedi.
Sonra birazdan bayılacağım ve sinir olacağım sessizliğe dönmek üzereyken Charlotte, o unuttuğum ses tonuyla herkesi uyandırdı. ''Eeee şimdi nereye gidiyoruz?''
Daemon iç çekti. ''İlk olarak bir ev bulmamız gerek. Olabildiğince uzak. Muhtemelen Naxus şirketine yakın bir harabe yada canlı bir şehir.Orada bizi aramayacaklardır.''
''Sonra bu heriflerin umutsuzluk içinde buralarıda esip geçmesini beklemekten başka çaremiz yok.''
''Yani o zamana kadar yukarıda mı kalacağız?'' diye sordum. Başıyla onaylamakla geçiştirdi. ''Ve olabildiğince farklı yerlerden Yeraltıyla iletişimi sürdürmeye devam edeceğim. Şu çocuğun cinayetiyle ilgili olarak benimde o dosyada görevim olduğundan...bilgi aktarımı yapmaları gerekiyor.Formaliteden. Bu sıradada ne var ne yok diye soracağım.'' dedi.
Leo yanındaki siyah çantaya elini koyup ''Yağmaladığımız kaynakların birazını harcamak zorunda kalacağız.Yenilerini bulsak iyi ederiz Daem.''
Leo'yuda başıyla onayladı ve sonra herkes tekrar sessizliğe büründü.
Ah sessizlikten nefret ediyordum.
-----------------
HOPE
Fırıncının kapısını tıklattığımda kapıda beni karşılayan solgun yüzlü ama buğday tenli bir adamla karşılaştım.
''Bay Hoymund?'' diye selamladım. Titrek bir gülümseme gönderdi ve ''Sen...şu korumanın kız kardeşi değil misin? Küçük çiçekci kız.'' dedi.
''Adım Hope efendim.Sakıncası yoksa...'' diye nezaketen sordum ve oda hemen kapıyı biraz daha açarak içeri davet etti.
Çok sıcak ve tatlı bir ekmek kokulu evin kapısını kapattıktan sonra Yeraltında ilk kez zemin kattaki bir ev/odaya girdiğimi farketmiştim. Burası çok....ev gibiydi gerçekten. Mobilyalar ve fırın ocağı..
Gösterdiği kanepeye oturup eteğimi düzelttim ve karşıma geçmesini bekledim.
''Kaybınız için çok üzüldüm Bay Hoymund.'' dedim bana başını sallayarak bakmaya başladı.
''Ahh...Adam.Benim küçük sevimli bebeğim.Bunu yapanaın kim olduğunu bir bilsem..'' sonra parmaklarını kütletmeye başladı. ''Annesi öldüğünde yeterince acı çektiğimi düşünüyordum.....şimdi bir de..'' gözleri dolunca yaptığım korkunç şeyin utancını tekrar hissediyordum.
Merakım yüzünden insanların duygularını ....AHHH LANET OLASI KIZ! Kendinden utanmalısın!
yutkundum ve ''Nasıl olmuş?'' diyebildim sonunda. Fırıncı gözlerini yanında duran fotoğrafa dikti . ''Vücudundaki yazının ve sembolün anlamını mı? Onun o soğuk bedenine bakarken yaşadığım üzüntünün nefrete dönüştüğü şeyin nasıl olduğunu mu?'' dedi soğuk bir sesle ve fotoğrafa bakmaya devam etti.
''Açıklayayım..''
''Başkandan Nefret Ediyorum.''
yazar notu : pek açıklayıcı olmadı ha? :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE FORGOTTEN WORLD -İLK KİTAP TAMAMLANDI-
Science FictionGökyüzünü unutmaya başlayabilirsin. Xio'nun tek bir hedefi vardı ; Dünya. Onuda aldığında her şeyi elde etmiş oldu.İnsanlar artık dışarıya çıkamıyordu bile.İlkelleşme döneminin sonuna geliyorduk.Ona baş kaldıramazdık.Onu engelleyememiştik. Ama... Um...