Daemon saatlerdir baktığı dosyadan sonunda gözünü aldığında bir şey demeden dosyayı ön taraftaki çıkıntıya attı ve kontağı çevirdiği gibi arabayı çalıştırdı.
''Hoymundun bir işler karıştırdığını biliyordum. Ama bu...yani Xio ile çalışıyo olması...sanırım bunu Alex'e bildirmem gerekecek.'' tek dediği şeydi.
Araç düz yola geçtiğinde dosyayı dayanamayıp tekrar elime aldım. ''Peki...tam olarak ne olacak?Yani Martha ile görüştüğümüzde..'' dediğimde parmakları direksiyonu daha sıkı kavradı.
''Lisa ile Anthony'nin nerede olduğunu bulmamız lazım ilk önce.Hope bir şekilde kendine bakabilir. Ama çocuklar önceliğimiz.''
Başımla onayladıktan sonra kendi koltuğuma doğru gömüldüm.
Böyle düşünceli bir insanın...hala yaşıyor olması...iyi bir şeydi.
_____________
''Bu da ne?''
Gözlerimi gevşekce araladıktan sonra durduğumuz yere bakmaya başladım.Uyuya kalmıştım. Karanlığın içinde upuzun yol aydınlanıyordu.
Ancak tek bir fark vardı. Yoldaki ışık nereden geliyordu? Bizim farların aydınlattığı yerden çok daha uzakta bir ışık daha vardı.
''Daemon?''
''Bekle biraz.'' kapıyı yavaşça açtıktan sonra etrafı dinledi ve sonra ardına kadar açarak aşağıya atladı.
Silahını yanına almıştı.
Arabanın önüne geldiğinde durdu ve hemen arkasına baktı. Silahın pombalı kısmını geriye doğru çekmesiyle ileri doğru hızla çöktü ve yere yığıldı.
Ben irileşmiş gözlerle olan biteni izlerken koltuğun üzerindeki silahı kaptığım gibi kapıyı açıyordum ki Ağaçların etrafından bir hareketlilik oldu. Bununla birlikte kapıyı geri kapattım ve kilidini indirdim.
Maskeli birileri yavaşça Kamyonetin etrafını çevrelerken Daemon hareketsiz yerde yatıyordu.
''Tanrım Deamon...'' Hareketsiz bedeninin etrafında birkaç kişi toplandıktan sonra farları hala açık kamyoneti farketmeleriyle gözleri bana doğru döndü.
Sıçtık.Tam anlamıyla Sıçtık.
İçlerinden birisi elinde bir tabletle yanındakilere bir şeyler söyledikten sonra parmağıyla bana doğru çevrildi.
Tabletin arka yüzündeki ters fotoğraftan benim kimlik kartımın olduğunu anlamam zor olmamıştı.
benim tarafımdaki kapı tıklatıldığında başımı korkarak yana doğru çevirdim ve simsiyah gözleri olan maskeli adamın suratıyla karşılaşmıştım. Adam elinde tuttuğu cismi kapının kilit kısmına doğru tuttuğu gibi trink sesiyle kapım aralandı ve hızla açtığı gibi beni dışarı çıkarttı.
''Niyana ... Brillick?'' tam adımı söylediğinde sessizlikle onu cevapladım.Daemon'nun yanına doğru beni sürüklediğinde hala yerde yatan bedenine odaklanmıştım.
Ö-ölmüş olamazdı değil mi?
Gözlerimle vücudunu tarafığımda hala nefes aldığını anlamıştım.
''Şükürler olsun..''
Ama ben bunu düşünürken Ensemden sertçe beni tutarak sürüklerken kolumda hissettiğim acıyla herşey karanlığa büründü.
______________________
''Uyan bakalım Yakışıklı.''
Tanıdık sesi duyarken bende gözlerimi yavaşça açmaya başlamıştım. Başım hala çok kötü acıyordu ve kendime gelmekte güçlük çekiyordum.
Neler olduğunu yavaş yavaş hatırlarken bilinçaltımda hızla adrenalin yükselten heyecan ve korkuda artıyordu.
Yüzümü yana çevirmeyle bilinmeyen yerden gelen ışığın önünde duran silüetlerden birisinin yavaşça bize yaklaştığını farkettim. Yerde benim gibi ağır hareketler eden Daemon'nun asık ve sinirli ifadesiyle kadının kim olduğunu öğrenmem işleri çıkmaza doğru sürüklemeye başlamıştı.
Martha...
''Herhalde elini kolunu sallaya sallaya kamyonetimizi alıp bize ikinci bir baskın yapmayı düşünmüyordun değil mi Weadwolfer?''
Daemonun bakışları bana kaydıktan sonra tekrar Martha'ya döndü. ''Tam olarak böyle düşünüyordum.Demek ki göründüğü kadar aptal değilmişsiniz.''
''Kibarlığın için sağol canım.'' bakışlarını bana gezdirdikten sonra gülümsedi. ''Merhaba Brillick. Seninle karşılaşmak...yani yüz yüze harika . Yeraltında birkaç kere gördüğümü hatırlıyorum.''
sessiz bir şekilde ona ölümcül bakışlar atarken bakışlarını devirdi ve yanındaki adamlardan birisini eliyle çağırdı. ''Kızı götürün. Çocukla işimiz daha bitmedi.''
''Ne?'' ben itiraz etmeye kalmadan İki kişi kolumdan tutarak beni sürüklemeye başladı. Ayaklarımı yere vurarak karşı koymaya çalışsamda uyguladıkları baskı çok kuvvetliydi.
''Bırakın beni!''
''Bırakın onu!'' Daemon'unda benimle aynı şekilde bağırdığını duysamda arkama dönemeyecek kadar kıstırılmıştım. Ağaçların arasına doğru sürüklemeye devam ettiler. İkisindende ses çıkmıyordu.
Başka bir açıklığa gelip bir kamyonetle karşılaştığımda daha yüksek sesle çığlık attım.
Yeraltının nerede olduğunu bilmiyordum.
Eğer buradan gidersem nasıl kurtulabileceğimide bilmiyordum.
Daemon'u kaybedersem birdaha nasıl karşılaşabileceğimide bilmiyordum.
Eğer beni buradan götürürlerse sonsuza kadar kaybolacaktım.
Daemon'a yardım etmeliydim. ''Bırakın beni!'' Olabildiğince çırpınmaya devam ettim.
Gidemezdim! Beni bilmediğim bir başka yere götüremezlerdi!
''Bırakın!'' sesim kısılmaya başlıyordu. Ve kamyonetin daha fazla yakınına gelmiştik.
Derin bir nefes alarak son kez daha onlara 'bırakın' demek için bağıracaktım ki yüksek sesli bir gürültü koptu ve bir motor yoldan hızla ilerlemeye başladı.
Kamyonetin etrafından dolandıktan sonra karşımıza geldiği gibi elindeki düğmeye bastı ve yanımdaki iki asker de yere hızla yığıldı. Ne olmuştu böyle?
''Atla.'' Motoru yanıma sürdükte nsonra kaskını çıkarmadan gazı köklemeye hazır bir şekilde kollarını çevirdi. ''Gitmemiz lazım.''
''Sen kimsin?''
''Bana..Axel de.'' çok çabuk bir şekilde ismini öğrendiğim yabancı'nın arkasına hızla geçerek sıkıca tutundum ve sessiz yolda hızla önümüzdeki ağaçların arasından geçmeye başladık.
''Arkadaşım-''
''Onu çoktan götürdüler bile.'' Sonra hafifçe başını çevirdi ve siyah camdan parlayan gözlerini gördüm. ''Ama şanslısın ki seni kurtaracak bir kahraman ortaya çıktı. Meraklanma Weadwolfer'ı o kadar çabuk öldürmeyecekler bana güven.''
Başımı hızla sallayarak sırtına yaslandım.Tabii...tanımadığım insanlara öyle hemen güvenen birisi olduğumu ne güzel anlamıştı böyle?
Garip bir bölüm oldu farkındayım ama bu çocuğun nasıl giriş yapacağını bir türlü kestirememiştim. 2 gündür üzerinde uğraşıyorum ve sonunda böyle bir şey çıktı ;-;
-Burnunu çeker-
Evettttt AXEL...oyunda!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE FORGOTTEN WORLD -İLK KİTAP TAMAMLANDI-
Science FictionGökyüzünü unutmaya başlayabilirsin. Xio'nun tek bir hedefi vardı ; Dünya. Onuda aldığında her şeyi elde etmiş oldu.İnsanlar artık dışarıya çıkamıyordu bile.İlkelleşme döneminin sonuna geliyorduk.Ona baş kaldıramazdık.Onu engelleyememiştik. Ama... Um...