39. Bölüm

22.1K 1K 114
                                    


  Kaç gün olmuştu, bir hafta olmuş muydu? Hayır, kesinlikle bir ömür olmuştu. Ben sırtımda bıçaklarla yaşamayı öğreneli tam 18 yıl olmuştu. Hayatımın her bir anında, her bir anısında, hayatıma giren her bir kişisinde bir yenisi eklenmişti bana. Herkes gitmişti de açtıkları yara benden hiç gitmemişti. Ben onlardan gitmiştim ama onlar benden hiç gidememişti. Bu bir ilk değildi, bu benim ilk yenilgim, ilk hayal kırıklığım değildi.

Neydi bu yaşadıklarım, bana verilmiş bir ceza mıydı? Ceza ise neyin cezasıydı bu.

Bedenimi hiç olmadığı kadar yorgun ve ıssız hissediyordum. Ruhum limanını şaşmış benden gitmiş gibiydi.

Gözlerim ağlamaktan bir o kadar ıslak iken bir o kadar da kuruydu. Acıyordu, her bir zerrem gibi. Kalbim atıyor muydu, hissetmiyordum. Ben artık yaşadığımı hissetmiyordum.

Ben nefes alıyordum ama ciğerlerime dolan havayı hissedemiyordum.

Ölüm değildi bu, bu ölümden de beterdi.

Gerçekten kaç gün olmuştu, kaç gündür bu odada duruyordum. O nerede ne yapıyor bilmiyordum. Geceleri geliyor, beni uyuya kaldığım bir duvar köşesinden alıyor ve yatağa yatırıyordu. Birkaç günüdür olan tek şey buydu.

Herbir köşesi dağılmış olan oda benim hapishanemdi sanki. Üstüme kitlenmiş bir kapı, cevap verilmeyen sorularım vardı. Dört duvar arasında yine ben ve acılarım vardık. Ben karamsar değildim hayat adil değildi.

Elimden akan kırmızı sıvı ayak parmaklarıma doğru akıyordu. Kanımın sıcaklığı ayaklarıma ateş parçaları gibi düşüyor, tenimi yakıyordu sanki.

Kırmış olduğum aynada oyalandı gözlerim. Yerde ki kırık parçalara takıldı bakışlarım. Bileklerim kaşınıyordu sanki. Şeytan kulağıma fısıldıyor, bitirebilirsin diyordu. Bitirebilir miydim ki, bitiremezdim. Ben ölüpte o toprağın altına girsem de bitmezdi benim acım.

  Anahtarın dönerken çıkardığı ses kulaklarıma ilişti. Dönüpte bakmadım ardıma, o gelmişti biliyordum.

"Duru." Dehşetle fısıldamıştı. Sesinde ki duygu karmaşasını iliklerime kadar hissediyordum.

"Eline ne yaptın?"

"Sen, bize ne yaptın." Fısıltım nefret doluydu. Ben canımı yakan herkesten nefret ediyordum.

"Sen bize ne yaptın, Karan." Yutkunduğunu hissettim. Bedenini görmesem bile gerildiğini hissettim.

"Bizi bitirdin, beni bitirdin." Yaklaşmak istediğini biliyordum ama cesaret edemediği belliydi.

"Ben.." onu dinlemedim, eğildim ve yerde ki kırık parçalardan birini elime aldım.

Adım seslerini duymamla konuştum. "Yaklaşma." İçinde olduğumuz duruma göre fazlasıyla sakindim. Korkulucak bir sakinlikti bu.

Ona doğru dönerken gözlerimiz kesişti. Gözleri, elimde ki parça ile gözlerimde gidip geliyordu.

"Şimdi burada canıma kıysam, ne yapabilirsin." Gözlerini sıkıca yumdu. "Yapma."

Başımı omzuma doğru yatırırken gözlerimi ondan çekmedim. "Neden?"

Bakışları temkinliydi, bedeni herhangi bir atak için hazır gibiydi.

"Yapma Duru, canımın canına zarar verme." Dudaklarım yana kıvrıldı, kaşlarım havalandı.

"Ben değil, sen zarar verdin." Bakışlarını kaçırdı benden. Alaylı gülümsemem yüzümden kaybolurken, acıyla yutkundum. "Neden yaktın beni, sende neden zarar verdin bana Karan." Çaresizlik, tam olarak hissettiğim buydu. 

UMUDUMSUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin