Merhaba,
Nasılsınız? Yorum yapmayı unutmayın olur mu? Keyifli okumalar!
🍓🍰
Saatime bakmaya devam ettim. Kafeye git, otur, sohbet et, kahve iç, eve dön derken saat dört olmuştu. Konsere sadece üç saat kalmıştı. Hazırlanıp bir şeyler yiyip çıkmam iyi olurdu, çünkü konser alanı eve biraz uzaktı.
Odamdan çıkıp banyoya girdim. Duş aldıktan sonra beyaz mom jean giyip, üzerine siyah bir tişört ve Bilinmeyen'e ait kapüşonluyu geçirdim. Siyah kapüşonlunun göğsündeki beyaz yazılar pantolonumla uyum sağlamıştı. Kapüşonlunun altındaki tişörtü düzelttikten sonra saçlarımla ilgilendim. Havluyla nemini alıp saçlarımı salık bıraktım, önden iki tutamı arkada bir kelebek tokayla birleştirdim.
Beyaz spor ayakkabılarımı giydim. Makyajımı yaptıktan sonra çantamı toparladım: cüzdan, konser bileti, kulaklıklar ve anahtarlar. Emir'e yaklaştım. Onu uyandırmamaya çalışarak saçlarından öptüm ve odadan çıktım.
Mutfağa gidip hızlıca bir ekmek arası hazırladım. Toplantı molasında olan annemi öpüp evden çıktım. Otobüs durağına kadar yürürken ekmeğimi yedim ve durakta telefonum elimde, kulaklıklar kulağımda otobüsü beklemeye başladım.
Konser alanına giden otobüs geldiğinde kartımı okutup ortalarda bir yere oturdum. Yaklaştıkça heyecanım arttı. Kırk beş dakika sonra durağa ulaşıp otobüsten indim.
Sahne kurulurken alan kalabalıklaşmaya başlamıştı. Etraf çembere alınmıştı, bazı yerlerde polisler duruyordu, sanırım olay çıkmaması için. Güvenlik sırasında ikinci olduğumdan hemen içeri girdim ve sahneye doğru ilerledim. Bilinmeyen'e en önde duracağımı söylemiştim. İnsanların arasından geçip en öne yerleştim. Karanlık çökmek üzereydi, birazdan burası hınca hınç dolacaktı.
Umarım Bilinmeyen gelir ve sözünde dururdu.
Konser saati yaklaştıkça alan iyice doldu. Çantamı sıkıca tutarak etrafıma bakınıyordum, Bilinmeyen'i arıyordum. Emir Can İğrek sahneye çıktığında kalabalığın çığlıkları yükseldi. Önüme döndüm, o gelene kadar konserin tadını çıkarabilirdim.
Sırasıyla popüler şarkılarını söylemeye başladı, ben de herkes gibi bağıra bağıra eşlik ettim. Sahne arasında Zeynep Bastık geldi ve "Dargın" şarkısında düet yaptılar. Konserin ortasına doğru Emir Can İğrek, "Gönül Davası"nı söylemeye başladı. Saman Sarısı'ndan sonra en sevdiğim şarkısıydı bu.
"Bir gönül davası anlatsam ağlarsın, şişelere deniz koy gemiler batsın..."
Şarkıya ritimle eşlik ederken etrafa bakıyordum. Bilinmeyen neden hâlâ gelmemişti? Az sonra "Saman Sarısı" çalacaktı, ona bu şarkı çalarken karşıma çık demiştim, geç kalmazdı değil mi?
Tam tahmin ettiğim gibi oldu, "Gönül Davası"nın son akoru biter bitmez "Saman Sarısı" çalmaya başladı. Neredesin Bilinmeyen? Gel artık...
Gözlerim kapalı şarkıya mırıldanırken, omuzlarımda iki el hissettim. Hızla arkamı döndüm. Aynı kapüşonluyu giymişti. Söylediğimi dinlemişti.
Kapüşonu başına geçirmişti ve kalabalıktan dolayı iyice ona yaklaştım. Düşmemek için ellerimi omuzlarına koydum. Şarkı devam ederken gözlerim kapüşonlunun altındaki gözlerini aradı. Onaylarcasına hafifçe başını salladı ve ben kapüşonunu yavaşça çıkardım.
O'ydu. Benim Bilinmeyen'im oydu.
Tahminim doğru çıkmıştı ve şu an tam karşımdaydı. Heyecan ve şaşkınlık arasında ne yapacağımı bilemedim. Sessizliğimden bir adım geri çekildi ama devam etmesine fırsat vermeden ona sıkıca sarıldım.
İlk başta kasıldı ama sonra o da kollarını belime sardı. İçimde bir gülümsemeyle alt dudağımı ısırdım. Rüzgar Çağrı Arslan, benim Bilinmeyen'imdi.
Tırnak uçlarımda yükselip kulağına yaklaştım ve fısıldadım: "Aklından ne geçiyorsa unut ve konserin tadını çıkar. Sonra konuşacak çok şeyimiz var, ama şimdi değil."
Aramızdaki mesafeyi açtım ve ona baktım. Gülümsedi. Ben de arkamı dönüp konserin tadını çıkarmaya devam ettim.
Konserin sonunda kalabalıktan sıyrılıp sahil kenarındaki bir banka oturduk.
"Rüzgar, neden karşıma kendin olarak çıkmadın?" dedim ona dönüp. "Mesajlaşırken anlattın ama tam olarak değil."
"O zaman da söyledim ya Gamze, insanlar seni yanlış yönlendirecekti. Doğruyu bilmiyorlardı. Senin karşına nasıl çıkardım?"
"Hiç mi düşünmedin?"
"Düşündüm, ama seni onunla el ele gördüm. Çok mutluydun. O mutluluğu bozamazdım. Ayrıldığınızda ise, karşına çıkmaya cesaret edemedim."
"Biliyor musun, senin olduğunu tahmin ettim."
"Tahmin ettiğini anladım, geçen gece yanağımı öptüğünde. Ama nasıl anladın?"
"Gezi sonrası. Sol elini de kullandığını söylediğinde, kafamda taşlar yerine oturmaya başladı. Sonra sinemaya gittiğimizde sana mesaj attım, ama telefonun farklıydı. Lunaparkta her dokunduğumda kasıldığını fark ettim. O an anladım ki sen Bilinmeyen'sin."
"Kurnazsın Gamze," diyerek burnuma hafifçe dokundu ve gülümsedi.
"Rüzgar, her ne kadar seninle mesajlaşırken rahat olsam da, seni tam tanımıyorum. Sen beni iyi tanıyorsun ama ben seni değil. Seni tanımam için zamana ihtiyacım var."
Sözlerimle beni dinleyen yüzündeki tebessüm büyüdü.
"Gamze'm," dedi yumuşak bir sesle, "Bu konuda seni zorlamayacağım. Ne zaman hazırsan, o zaman olur. Ama senden bir şey isteyeceğim."
"Nedir?"
"Bu dört yılın özlemi, sarılmamıza yetmedi. Sana sarılabilir miyim?"
Başımı salladım ve ona yaklaşıp kollarımı boynuna doladım. O da kollarını belime sardı. Saçlarımın arasına başını koyduğunda, saf bir sevgiyle sevildiğimi hissettim.
🍓🍰
Bölüm Sonu
Otuz altıncı bölümümüzü nasıl buldunuz? Bir süre sınavlarım dolayısıyla bölümler gecikebilir, bu nedenle bugün iki bölüm birden yayınladım. Şükür kavuşturana dediğinizi duyar gibiyim. Gamze ve Bilinmeyen'in tatlılığına ne diyorsunuz?
Rüzgar Çağrı Arslan'ın Bilinmeyen çıkmasına şaşırdınız mı? Gamze'nin tahmininde haklı çıkması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayın!
💌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saman Sarısı | Texting DÜZENLENIYOR
General FictionGözlerini kırpmadan bana bakarken dudaklarımda yavaşça bir tebessüm oluştu. Bağdaş yaptığımız bacaklarımız birbirine değerken dayanamayıp konuştum. "Böyle susarak birbirimize bakmaya devam mı edeceğiz?" Dudağının kenarından başlayan gülümseme tüm du...