S.S. - 52.Bölüm

3.7K 152 57
                                    

Merhaba,

Nasılsınız? Tatil elini ayağını topladı gitmek üzere. Son üç hafta... Yaklaşık üç-dört aydır evde olan biri için yeniden o tempoya dönmek zor olacak...

Keyifli okumalar.

🍓🍰

Esneyerek ellerimi şişme montumun cebine soktum. Gece geç uyuduğumdan uykum vardı ve buna rağmen erken kalkmıştım. Daha da uyuyamadığımdan erkenden okula gelmiştim.

Okul binasına girdiğimde kantine girdim hızlıca. Dersin başlamasına yarım saat vardı. Ve bizimkilerden daha kimse gelmemişti  Kendime kahve alıp cam kenarında bir masaya geçtim.

Ellerimi karton bardağın etrafına sardım, kahvenin sıcaklığının beni ısıtması umudu ile. Hava oldukça soğuktu ve Ocak ayının gelişi soğuk havaların habercisiydi. İki hafta sonra yılbaşıydı.

Daha geçen hafta havalar günlük gülistanlıktı halbuki.

Kahveme odaklanmışken hareketlilik sezdim. Başımı kaldırdığımda tanımadığım bir öğrencinin karşıma oturduğunu gördüm. "İzin almadan niye oturuyorsun?"

"Tanışalım önce, seni tanıyorum ben ama sende beni tanı. Mert ben," diyerek elini uzattığında boş boş bakmakla yetindim. Cıvık bir tip olduğu hareketlerinden belliydi ve hiç hoşlanmamıştım.

Bozulmadan oturmaya devam ettiğinde elini çekmişti.

"Dönem başından beri dikkatimi çekiyorsun, arkadaşların bir türlü yanından ayrılmadığı için gelemedim."

"Arkadaşlarıma karşı tek kelime daha edersen, sonuçlarına katlanırsın."

Birinin arkadaşlarıma laf ediyor oluşu sinirlerimi bozmaya yetiyordu çünkü arkadaşlarım benim için herkesten değerliydi.

"Sakin ol, kötü bir şey demiyorum. Seninle sohbet etmeye geldim."

"Kusura bakma, dersim var," diyerek ayağa kalktım ve kahvemi elime alıp kantinin çıkışına yöneldim. Dersim başlamasına vardı ama yine de o ukala öğrenci ile oturmaktansa erkenden sınıfa çıkar beklerdim daha iyi.

Koridorda yürürken aşağıya inen Rüzgar ile karşılaşmıştım. Kahvemin dökülmemesine dikkat ederek yanına gittim ve sarıldım hızlıca. Ayrıldığımızda kahvemi aldı elimden.

"Kahve için teşekkürler," dediğinde yalancı bir sinirle omzuna vurdum.

"Ama benim kahvemdi o."

"Dersin başlamasına var hadi kantine gidelim, kahveni alalım," derken kolunu omzuma atmış arkamı döndürerek kantine yürümeye başlamıştı.

"Onun yerine kahvemi vermeye ne dersin?"

"Olmaz, eğlencesi kalmaz."

Şaşırarak bakakaldım ona. Benim şaşkınlığımı umursamayarak yoluna devam ettiğinde bende ayak uydurdum ona. Kantine girdiğimizde Mert denilen çocuğun hâlâ oturduğunu gördüm.

Gözlerimi devirdiğim sırada Rüzgar bana seslendi. "Sen bir masaya geç, bende kahveyi alıp geleyim."

Başımı sallayarak az önce oturduğum masanın aksine bu sefer kantinin diğer tarafında olan masalardan birine geçip oturdum.

Saman Sarısı | Texting DÜZENLENIYOR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin