Uzun aradan sonra gelen bölüme bol bol yorum ve vote istesem çok mu yüzsüz olurum?
İnşallah olmam.
Çünkü ilham sıfırdı ve yorum ve vote olmadan ilham olmuyor.
Kısaca voteler ilhama, ilhamlar yeni bölüme dönmeli yurdumda.
İkinci olarak Hades'i değiştirdim.
Bu Hades'i ben daha çok sevdim.
Tam bir aptaldım.
Yaptıklarımı bir araya getirerek ana fikir ve konusunu çıkardığımızda önümüze sadece ve sadece benim bir aptal ve patavatsız birisi olduğum çıkıyordu. Çenemi tutmalıydım ama her zamanki gibi tabii ki tutamamıştım. Onu üzmemeliydim ama her zamanki gibi yine üzmüştüm. Onu kızdırmamalıydım ama her zaman ki gibi yine kızdırmıştım.
Oflayarak cama bakmaya son verdim ve önüme dönerek kollarımı göğsümde birleştirdim. Şu anda onu ve nerede olduğunu merak ediyordum. Gitmesinin ardından yaklaşık 2 saat geçmişti ve ben bunun yanı sıra sanki onun karısıymışım gibi arkasından bakmaktan ve sürekli onu beklemekten sıkılmıştım. Beni buraya zorla getirmişti ama halim sanki kendi isteğimle gelmişim gibiydi.
Bağırmakla karışık bir inleme koyverdim ve önümde birleştirdiğim kollarımı çözerek kapıya doğru yürümeye başladım. Onu merak etmekten sıkılmıştım. Ayrıca kafamda Aella adında bir kurt vardı ve her kötü düşüncemin içinde yer alıyordu.
Kapımı açarak dışarı çıktım ve dün gittiğim yolu gitmeye başladım. Hades'in odasının kapısı önümde boy gösterirken bu sefer hiç düşünmeden kapıyı açtım ve içeri girdim. Karşılaştığım şey temiz bir odaydı ama Hades içermiyordu. Kaşlarım kendiliğinden çatıldığında aklıma ilk gelen şey bu odaya Aella'nın girmiş olmasıydı.
İçimden ona kötü bir küfür savurarak kapıyı arkamdan kapatarak odadan çıktım ve bir adım atarak bir küfür daha savurdum. Hades'in Aella ile olduğundan emin bile değildim ama o kızdan çoktan nefret etmeye başlamıştım. Bende bir kadındım, elbette koca sayılabilecek birisini kıskanabilirdim. Ve eğer kıskandıysam küfür de edebilirdim.
Kendimi vicdan mahkemesinde yargılayıp da haklı çıkardıktan sonra yemek salonuna doğru yürümeye başladım. Yatak odasında değilse orada olabilirdi. Hem kahvaltıya inmemiştim. Belki beni bekliyordur. Hayallerime göz devirdikten sonra yemek salonunun önüne gelince kapıyı açarak içeri girdim. Ama burada da bir boşluk beni yakalamıştı.
Hades burada da yoktu ve daha kötüsü Cerberus buradaydı. Eğer Cerberus buradaysa Hades'in şu anda ona ihtiyacı yoktu ve bu aklıma sadece bir kaç düşünceyi aşılıyordu. Kapıyı çökmüş omuzlarımla birlikte ittiğimde hafif gürültülü bir şekilde kapandı. Ses üzerine Cerberus ağır ağır gözlerinin hepsini açtı.
Üç başın üçü de şu anda bana bakıyor ve bir daha ki hareketimi bekliyorlardı. Derin bir nefes alarak şöminenin karşısında ki, Cerberus'un yanında ki koltuğa çöktüm.
Cehennemdeydik ama ateş yakılıyordu. İronik.
Cerberus beni pür dikkat incelerken resmen çökmüş olduğum koltukta hareketlenerek kollarımı dizlerimle birleştirdim. Yorgun gözlerim Cerberus'u bulduğunda ağzımı soru sormak üzere araladım. Belki de onunla arkadaş olabilirdim.
"Sence o kızla birlikte mi?" Sanki beni anlamış gibiydi ama hiçbir tepki vermiyordu. Yenilgiyle arkama doğru yaslandım ve ellerimi bu sefer karnımın üzerinde birleştirdim. "O kadar güzel ki benim bile dikkatimi çekiyor. Onu anlaması çok da güç değil aslında. Ama madem beni buraya getirdi niye onunla birlikte?" Sonralara doğru sesimin kısıldığı sorumun ardından tekrar Cerberus'a döndüm. Ağzımdan çıkmak isteyen iki cümle daha vardı ama buna hazır değildim. O iki kelimeyi içimden tekrarlamak bile yeterince zor iken sesli olarak dile getirmeyi tahmin edemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak Meyve: Nar.
FantasyO bana yasaktı, ama ben ona değildim. O beni kaybetmeyi göze alamazdı ama ben alırdım. Ben karanlıktan korkardım ama onun karanlığında korkmuyordum. Belki onu bana saplantılı hale getiren aptal bir oktu. Ama benim onun kaba, sert, korumacı, kırıcı...