◘9◘ Mektup

8.2K 453 30
                                    

Hades'in ağzından kısa bir bölüm ve ben.

İnşallah beğenirsiniz.

Vote ve yorum isteyen yazar sürünerek uzaklaşır.

Eksiklik.

Bana kalırsa dünyada ki aşktan sonra gelen en saçma, gereksiz ve sevilmeyen duyguydu. O olmadan olmaz mantığına dayanan bu aptal duygudan daha beteri de, ne olduğunu bilmediğin o eksiklik hissiydi. Sürekli etrafta bir şeyleri arıyor, her baktığın yerde seni mutlu edecek olan o şeyi görmeyi umuyordun.

Hayatım boyunca hep yalnız birisi olarak sanırım doğru düzgün tattığım tek duygu diyebilirdik. Ama öyle ki Persephone yeraltına geldiğinden beri sürekli bana tavır alsa da onun varlığı bana iyi geliyordu.

Duvarları ve sınırları olduğunu, Demeter'in kızı olarak yeşille birleşmiş birisini böyle bir yerde tutmakta ki zorluğun ve adaletsizliğin farkında olsam da nasıl olduğunu dahi anlamadığım bir anda ona böyle delicesine kapılmışken onu bırakamazdım. Zayıftı, güçsüzdü ve en önemlisi ne kadar değerli olduğunu göremiyordu. İkinci sınıf bir tanrı olduğu ona öyle güzel işlenmişti ki ağzını açıp laf edecekken bile iyice düşünüp de ediyordu.

Onu değiştirmeye çalıştığım falan yoktu ama daha güçlü bir hale gelmesi amaçlarım arasındaydı. En azından korkarak bakamamasını ki bunu başarmış bile sayılabilirdim. Bana eskisinden daha çok dikleniyor, karşı geliyor, Aella'ya daha fazla emir veriyor ve onun üzerinde otorite kurmaya çalışıyordu. Eğer onu biraz açarsak bir kraliçe olmak için doğmuş bile diyebilirdik.

Burnumun hemen dibinde ki saçlarına ufak bir öpücük kondurduktan sonra belimde ki elimi kendime doğru çekerek bana biraz daha yakınlaşmasını sağladım. Biraz kıpırdasa da uyumaya devam etti. 

Bir terslik olduğunu biliyordum. Bir anda sadece bir yemekten sonra ona bu kadar yakın olmam, sanki o olmadan olmazmış hissine kapılmam -ki bu duygunun çok yüksek oranda olması beni endişelendiriyordu. Gerçi tam olarak yemek sayılmazdı. Yemekten bir gün sonra onu Defne Bölgesi'nde dörmüştüm. Ama ne olursa olsun ona karşı hissettiğim şeyler bir anda olabilecek kadar basit ve sıradan şeyler değildi. Onunla olmak için doğmuş gibiydim. Bana gülümsese veya herhangi iyi bir tepki verse tüm işimi bırakıp onunla olacakmışım gibiydim. Bir bakımda bana yüz vermemesi iyi oluyordu.

Fakat bir yerden sonra bir şey yapmamak seni öyle kızdırıyordu ki, cümleleri taşıyamayacak kadar yorgun oluyordun. Onun için öldüğünü görmemesi eksiklik kadar müthiş bir acıydı. Beni gözlerini kullanmadan görmesine ihtiyacım vardı.

Kapı izin alınmadan hızlı bir şekilde açıldığında kollarımda ki varlığı ilk olarak sarsıldı. Kafasını hafifçe kaldırıp kimin geldiğine bakarken Aella'nın ikimize bakan şaşkın bakışları arasında "Ne oluyor ya?" diye mırıldandı. Kollarımın arasında dönerek sırtını Aella'ya dönüp kırmızı yorganı üzerine çekti. Bu hali her ne kadar uykusuzluk içerse de uynanınca bana yakınlaşmaya devam etmesi altından başka şeylerin çıkacağını gösteriyordu.

"Ne var Aella?" diye sorduğumda bakışlarını Persephone'den çekerek bana beyaz bir mektup uzattı. Kağıdı elinden aldım fakat açıp okumadım. 

"Genel bir duyuru efendim." diye bilgi verdi. "Zeus'tan." Zeus lafını işitir işitmez kafasını kaldıran Persephone'ye aldırmadan kağıdı bulunduğu zarftan çıkardım. Kollarımın arasında olmasına rağmen buna aldırmıyor, sanki karı kocaymışız gibi bana yaklaşmaktan çekinmiyordu.

Persephone "Yani yeryüzünden." diyerek daha da dikleşti. Onu cevapsız bırakarak kağıdı araladım. Hermes'in meşhur el yazısı gözler önüne serilirken dirseğimden güç alarak doğruldum. Kağıtta yazılan şeyleri de bir yandan okumaya başlamıştım ve ilk başında her zaman ki gibi klasik şeyler yazıyordu.

Yasak Meyve: Nar.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin