◘33◘ Davet, Hançer ve Karanfil

3.1K 237 47
                                    

Minicik düzeltme: Adım yazar değil arkadaşlar, Emine.

Düzeltme bitti.

Öptüm.

❤❤

Ayların geçtiğini hissediyordum.

Hissediyordum, görüyordum, duyuyordum.

Ama asla yaşamıyordum.

Günün güneşli kısmını bitmesine çok bir zaman kalmamıştı ve penceremden baktığım zaman uzaktan bana göz kırpan güneş, usul usul eteğini yeryüzünden çekiyordu. Gökte, belirli belirsiz, kara bulutlarla kaplı olduğu için güzelliğini gizleyen bir gökyüzü vardı, şimşeklerin arada sırada çakarak yırttığı bir gökyüzü. Kulağıma usul usul gibi gelen ama her yeri inleten şimşeklerin sesi yalnızlığın sesiyle harmanlamıştı. Dışarıdan bakıldığı zaman korkutucu bir manzara dikkat çekiyordu. Dışarıdan görülen bu manzara içimi bilmeyenler için ne kadar da korkutucuydu.

Penceremi kapatarak perdeyi yarısına kadar çektim, elim artık tamamen şişmiş karnıma gidip olması gereken yeri bulduğunda gözüm pencerenin perdeyle örtülmemiş yerindeki yansımama takıldı. Karşımda bana bakan bir ceset vardı. Yavaşça, ama büyük bir cesaretle arkamı dönüp, bir kaç adım atıp, bir kaç da derin nefes alıp, aynanın karşısına geçtim. Gözlerime bakmaya utanıyordum.

Çukurlarına kaçmış gözlerim, kendini saklamak isteyen dudaklarım, kemikleşen yüz hatlarım yutkunama sebebiyet veriyor ama asla yutkunmama izin vermiyordu. Boğazımda bir düğüm olarak kalıyor ve "Sen kendine ne yaptın!" diye bağırıyordu. Çok fazla zayıflamıştım, ruhen de bedenen de. Karnımın şişmesine karşın tüm vücudum yeryüzünün ve yeryüzündekilerin üzerimde yarattığı baskı ile zayıf düşmüştü. Karşımda gördüğüm suret, beden tam olarak yeraltından gelmiş birisine aitti.

Derin bir nefes alarak aynadan bakışlarımı kaçırdım ve yatağa doğru yürüyüp ucuna sığındım. Geleli kaç ay olduğunu hesaplamakta zorlanıyordum ama çocuğumun doğma zamanının geldiğini hissediyordum. Yeryüzüne adım attığımdan beri ölümle yüzleşmek için her saniyeyi kollamama rağmen kızım için yaşamak, yaşama tutunmak istiyordum. Beni bu süre zarfında hayatta tutan şeyin onun kanından birini karnımda taşımak olduğunu varsayıyordum.

Yeryüzüne çıktığımdan beri bazı gecelerde acım tahmin edilebilirin önüne geçiyordu. Nefesim kesiliyordu ve kimseye söyleyemediğim için de dayanılmaz acımla kendim baş etmeye çalışıyordum. Bazen ise bütün bunlar hiç yaşanmamış, hiç acı çekmiyormuş gibi acısız, sızısız uyuyabiliyordum.

Derin bir nefes alarak yatakta uzandım, ve karnımı kendime doğru çektim. Üşüyordum fakat, yorganin altına girip ısınacak enerjiyi kendimde bulmuyordum. O yüzden üşümek namına da olsa yerimden kıpırdamadım. Neden sonra kapının açılıp içeriye birinin girdiğini fark ettim. Usul usul gözlerimi açıp kafamı kaldırdım ve karşımdaki suretin kim olduğunu anlamaya çalıştım. Gözlerimdeki bulanıklık gittikten sonra karşımdaki kişinin buraya geldim geleli hizmetimi görmeme yardim eden birisi olduğunu fark ettim. İsmini bilmiyordum, zaten ismini çağırmıyordum da, kendisi sürekli olarak gelip bana yardım ediyordu.

"Tanrıça Kore," diye söze başladığında tekrar gözlerimi kapattım ve önüme döndüm. Bu isim bana o kadar çekilmez, o kadar iğrenç geliyordu ki kusma isteği uyandırıyordu.

Aylar önce beni Defne Bölgesinde gördüğünde annemin adımı haykırarak yanıma koşması kulağımda çınladı. Koşa koşa yanıma geldikten sonra benim ağlayarak kucağına bayılmam ve annemin beni kucaklayarak saraya getirmesi bir bir aklımda canlandığında hala nasıl burada olduğumu anladığını bilmiyordum. Annemin kucağına yığılıp kaldığımı hatırlıyordum sadece.

Yasak Meyve: Nar.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin